14 Nisan 2008 Pazartesi

.....................................................Fotoğraf : Murat Eren Toydemir


Coşkun Büktel
14 Nisan 2008



GÜNCELLEME (14 Nisan 2008):

Ben, taa üç ay önce Orhan Alkaya'ya dememiş miydim?"


(...) ben de, AKP'nin kendi projesini, sana kendi projenmiş gibi yutturduğunu düşünüyorum. Çünkü senin, şu an bile, hâlâ bir projen yok. AKP'nin projesini belirsizliğin şalıyla paketleyerek, onların sana yutturduğu gibi, sen de tiyatro kamuoyuna yutturmaya çalışıyorsun."

(Kaynak: Coşkun Büktel'in Ocak 2008 tarihli yazısı, "Demirkanlı - Alkaya görüşmesinde geçen bazı ifadelerin Türkçe'ye çevirisi" ya da "Bir İpte İki Canbaz".)


Yukarıda linkini verdiğimiz "Demirkanlı - Alkaya görüşmesinde geçen bazı ifadelerin Türkçe'ye çevirisi" ya da "Bir İpte İki Canbaz" başlıklı yazıdan enteresan bir bölümü aşağıya aktarıyoruz (Sarı fon içinde kırmızı harflerle dizilmiş ifadeler, Büktel'in "o zamanki", yani üç ay önceki, yani "yıkım öncesi" yorumlarıdır): (Oyun'un notu: Teknik olarak "Sarı fon içinde kırmızı harflerle diz"emediğimizden, salt kırmızı yapmak zorunda kaldık. HB)

..........DEMİRKANLI

..........O zaman net olarak şunu soracağım, şunu gerçekten algıladın mı? “Buyurun Orhan Bey, projelerinizi gündeme getirin, bunun için sizi göreve davet ettik.”

..........ALKAYA

..........Sübvansör kurumun en üst düzey yetkilisi Sayın Kadir Topbaş’tır. Tiyatroyla ilgili danışmanı, arkadaşım Kenan Işık’tır. Bazı soruları benden daha çok onlara sormanda yarar var. (Hilmi Bulunmaz'ın hayret ettiği kadar var: Alkaya'ya, "projelerini sponsor makama kabul ettirdin mi?" diye soruluyor. Alkaya, evet diyemiyor. Onlara sorun diyor. Yani açıkça aczini itiraf ediyor. İsterse kıvırabileceği belirsiz biçimde de olsa, her şeyi sponsorların bildiğini, sponsorlar tarafından yönetilip yönlendirildiğini itiraf ediyor. Bu durumda Demirkanlı, Alkaya'nın kendisine reklam verebilme ihtimalinin, biraz da sponsorlara, yani Topbaş ve Işık'a, bağlı olduğunu, yani "yaş" bir ihtimal olduğunu düşünmüş müdür acaba?) Sonuçta ben kendi algımdan bahsedebilirim. Ama hangi saiklerle tercih edildiğim konusunda sübvansör kurumun en yetkili kişisinin vereceği cevap en doğru cevaptır.

..........(Orhan Alkaya'nın verebileceği en doğru cevap ise şöyle bir şey olabilirdi:

..............."Sayın başkanı kişiliğim, yeteneğim ve projelerim konusunda tamamen ikna ettim. Başkan bana tamamen teslim olmayı, istediğim yasaların derhal çıkarılması için benim demeçlerimi imzasıyla desteklemeyi kabul ettiği gibi; Harbiye Sahnesi'nin yıkılmasından vazgeçtiğini açıklamayı da taahhüt etti. Taahhütlerini yerine getirmemesi durumunda, kendisini kamuoyu önünde eleştireceğimi ve eleştirirken asla insaflı davranmayacağımı başkana açıkça söyledim. Kısacası, tiyatroyu ben bildiğim için, ben başkana değil, başkan bana teslim oldu. O nedenle, lütfen, tiyatro konusunda başkandan demeç istemeye kalkmayın! Tiyatro konusunda ancak ve yalnız benim demeç vermem ve başkanın demeçlerimi imzasıyla desteklemesi konusunda başkanla tamamen mutabık kaldık.

.........."Peki ya başkan böyle bir mutabakata yanaşmıyorsa? O zaman o başkan İBŞT hakkında hiç de hayırlı emeller beslemiyor; o "emelleri" gerçekleştirmek için kendisine, fazla tepki çekmeyecek "sosyalist" görünümlü bir taşeron arıyor demektir. Alkaya, yukarıda verdiğimiz örnekteki gibi "açıkça, mertçe, Türkçe, netçe" konuşmak yerine "sponsorum bilir" şeklinde konuştuğuna, "sahibinin sesi" çağrışımları yaptığına göre, başkan, aradığı taşeronu bulmuş demektir.)

(Kaynak: Coşkun Büktel'in Ocak 2008 tarihli yazısı, "Demirkanlı - Alkaya görüşmesinde geçen bazı ifadelerin Türkçe'ye çevirisi" ya da "Bir İpte İki Canbaz".)


Yalan makinası Demirkanlı'nın Alkaya ile yaptığı o upuzun röportajda, değil "yıkmak" sözcüğü, "yık" hecesi bile geçmiyor. Okurlarların aklına "kurt düşmesin" diye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin adı bile anılmıyor. Ve o uzun "çanak" röportaj, yalan makinası Demirkanlı'nın, Topbaş tarafından yıkım için bulunmuş "taşeronu" yıkayıp yağlamasıyla, şöyle sona eriyor:


"İşin zor, meşakkatli, ama tanıdığım Orhan Alkaya 50 yılını, Sanat Yönetmenliği için feda etmez, bunu biliyorum ve başarılar diliyorum, sabırlarla yüklü bir süreçten alnının akıyla çıkacağına da hiçbir kuşkum yok. "

(Kaynak: Coşkun Büktel'in Ocak 2008 tarihli yazısı, "Demirkanlı - Alkaya görüşmesinde geçen bazı ifadelerin Türkçe'ye çevirisi" ya da "Bir İpte İki Canbaz".)

***

Büktel'in yukarıdaki yazısı, coskunbuktel.com'da yayımlanmıştır.