Foto: Özgür Başkaya
12 Eylül Faşizmi ile birlikte, tiyatrolara sopa yada çanak sunan egemenler, tiyatro patronlarının tümünün, faşizme teslim olması sonucu, ellerini şişkin göbeklerine koyup, elde ettikleri başarıyı kasıklarını tutarak kutladılar/kutluyorlar...
Dostlar Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu gibi; bir yandan devlet çanağını yalayan, diğer yandan Efes Pilsen'in bira şişesinin içine tutsak olan tiyatrolar, ne yazık ki, bir zamanlar, devrimci sıfatlarla ödüllendiriliyorlardı. Şapka düştü, kel göründü. Devletin çanağının kulpunun kenarını yalamak için sıraya giren tiyatroların başında gelen Dostlar ve AST, neredeyse tarihlerinden utanır oldular...
Neyse ki, genç tiyatro sanatçıları, daha yürekli çıktılar da, can sıkıntımız azalmaya başladı...
Aşağıdaki alıntıda; şu sözlerin altını özellikle çizmek istiyoruz:
(12 Eylül süreci) "Düşünmeyen, tartışmayan, sorgulamayan nesillerin yetiştirilmesi sürecidir. Bunun için öncelikle 12 Eylül’e karşı örgütlenmemiz gereklidir diye düşünüyorum."
TAKSAV tarafından düzenlenen panelde, Özgür Başkaya'nın ilgi çeken konuşmasının bir bölümünü aktarıyoruz:
(...) “Niçin örgütlenmeliyiz” sorusu da bu müşterekleri tespit etmek açısından önemlidir. Özgür Tiyatro Genel Yönetmeni ve bir dönem ATB başkanlığı yapmış birisi olarak ben bu soruya öncelikle “12 Eylül açık faşizmine karşı örgütlenmek zorundayız” diye cevap veriyorum. Nerede örgütlenirsek örgütlenelim ilk olarak bu amacı gündemimize almalıyız. 12 Eylül bir buldozer gibi üzerimizden geçmiştir. Özgürlüğün ve eşitliğin darmadağın edildiği bir süreçtir. 12 Eylül’de 50 kişinin asılması elbette ki çok ciddi bir trajedidir. Binlerce insanın işkencelerden geçirilmesi bir trajedidir. İnsanların sürgüne gönderilmesi, hapislerde yıllarca süründürülmesi bir trajedidir. Ama şimdiki trajedimiz 12 Eylül’ün bilinçlerde oluşturduğu tragedyadır. Dimağların yok edilmesi sürecidir. “Niçin örgütlenmeliyiz” sorusu da bu müşterekleri tespit etmek açısından önemlidir. Özgür Tiyatro Genel Yönetmeni ve bir dönem ATB başkanlığı yapmış birisi olarak ben bu soruya öncelikle “12 Eylül açık faşizmine karşı örgütlenmek zorundayız” diye cevap veriyorum. Nerede örgütlenirsek örgütlenelim ilk olarak bu amacı gündemimize almalıyız. 12 Eylül bir buldozer gibi üzerimizden geçmiştir. Özgürlüğün ve eşitliğin darmadağın edildiği bir süreçtir. 12 Eylül’de 50 kişinin asılması elbette ki çok ciddi bir trajedidir. Binlerce insanın işkencelerden geçirilmesi bir trajedidir. İnsanların sürgüne gönderilmesi, hapislerde yıllarca süründürülmesi bir trajedidir. Ama şimdiki trajedimiz 12 Eylül’ün bilinçlerde oluşturduğu tragedyadır. Dimağların yok edilmesi sürecidir. Düşünmeyen, tartışmayan, sorgulamayan nesillerin yetiştirilmesi sürecidir. Bunun için öncelikle 12 Eylül’e karşı örgütlenmemiz gereklidir diye düşünüyorum. (...)
(Kaynak: iatp-g, "TİYATROLARIN ÖRGÜTLENMESİ")