27 Eylül 2007 Perşembe

Tiyatrocular, Anayasa'ya uzak!...

tiyatrom, önemli bir sormaca / kampanya başlattı ve tiyatrocuları, Anayasa konusunda düşünmeye zorladı. Düşünme alışkanlığı olmayan tiyatrocular, bu konuya duyarlılık göstermediler. Birkaç iyi niyetli tiyatrocunun dışında, kimseden ses çıkmıyor. Faşizmin çizmesini hak eden tiyatrocular, sentetik yaşamları içerisinde mutluluklarını sürdürüyorlar. Umarız yanılırız ve yoğun bir ilgiyle utanırız...

tiyatrom'dan aktarıyoruz:


Tiyatro halkın malı olarak kalsın!...

Meliha Savaş

Her şeyi özelleştiriyorsunuz, kendinizi de!.. Ama tiyatroyu bırakın, Tiyatro halkın malı olarak kalsın!.

Geleneksel tiyatronun önemli yazarlarından, Haşmet Zeybek'le ''İçimizdeki Meddah" adlı bir söyleşi yapmıştım. Haşmet Zeybek'le yaptığım bu söyleşiden alıntı yapacağım:

''Bazı toplumlar, bizim toplum devletçi toplumdur. Yani, hayır da- şer de devletten gelir. Biz şöyle çevirip söyleyemeyiz. Devletin Tiyatrosu olmaz, şirketin tiyatrosu olur. Yani, Coca Cola kim için tiyatro yapar? Coca Cola halk için niçin tiyatro yapsın? Her şeye rağmen, ancak ödenekli tiyatrolarla tiyatro var olabilir, devamlılığını sağlayabilir. Tiyatro dediğimiz, halkın kültürüyle ilgili arşivi, bilgiyi yayması, özel şirketlerin ve özel kişiliklerle yapılacak işler değildir. Bunlar kurum olması gereken işlerdir. Kurumlu işlerdir. O anlamda Şehir Tiyatroları'na ve Devlet Tiyatroları'na çok önem vermeliyiz. Bu kurumlar devlet desteği görmelidir çünkü Devlet kültüre yatırım yapmaya mecburdur, şirket değildir. Devlet bir ticari kurum değildir. Şirketler ticari kurumlardır. Ayrıca baskın bir şekilde bir sınıfın kurumlarıdır.

İkinci Dünya savaşında, Almanlar “Fırınları kapatın, Tiyatroları açın morali bozuk bir halktan bir şey olmaz. Ama coşkulu olan halktan her şey olur.” dediler. O nedenledir ki; Almanya bu kadar kısa zamanda kendini topladı. Fransa toplayamadı. Bunalıma gitti ve Bunalım Edebiyatı çıktı. Çünkü Hiroşima, Auswitschz kampları, Yalta konferansı; dünyayı, aydınları bunalıma sürükledi. Halktan kopuk aydınlar ilk 1950'den sonra ortaya çıktılar. Oysaki aydın demek sistem dışı olmak demektir.. Sistem aydını olunmaz, sistem aydını kâtiptir...

İnsanları dönüştüren-geliştiren; bu tiyatro, bu bilgiler, bu hayatı üreten emekçilerin hakkıdır. Biz niçin onların kültürünü onlara vermiyoruz. Onlara götürmüyoruz''

Bugüne değin söyledikleri hiç aklımdan çıkmadığı gibi, bir kere daha diyorum ki; ne doğru söylemiş!...

Gündemde tartışılan yeni anayasa taslağı var ve Anayasa'dan çıkarılan maddeler arasında çıkarılmış olan 64. cü madde üzerine düşüncelerimi yazmak istiyorum...

64. cü madde ne der:

MADDE 64. – Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır.

..

Ancak karşı karşıya kaldığımız zihniyet diyor ki:'

'BİRİLERİ KENDI İDEOLOJİK DÜNYALARINI SANAT ADINA DEVLETİN SIRTINDAN BU TOPLUMA VAAZ ETMEYE CALISIYORSA. BUNU ONLEMEMENIN YOLU ORAYI KAMU KURUMU OLMAKTAN CIKARMAKTIR. DEVLET TIYARTOLARI HALKIN MALI DEGILDIR. HIC BIR ZAMAN OLMAMISTIR. BU SADECE TURKIYE DE DEGIL TUM DUNYA DA DEVLET TIYATROLARI HALKIN MALI OLMAMISTIR. PRATIK TEORIYI DAIMA ASIYOR. SU KESIN KI ULKEMIZDE HIC BIR KAMU KURULUSU KAMU NUN YANI HALKIN OLMAMISTIR. YA SIYASETCILERIN YA DA CALISANLARININ CIFTLIGI OLMUSTUR. DAHASI HALKIN PARALARI HARCANARAK. SANATCI HALKIN ONUNU ACAN YEGANE KISILIK DEGILDIR. HALKIN TAMAMININ ÖNÜNÜN ACILMAYA IHTIYACI YOKTUR. SORUN ŞUDUR: HALKIN ÖNÜNÜ HALKA RAGMEN AÇMA GIRIŞIMLERIDIR.''

Yeni Anayasa taslağında ise Madde 64' ün içeriğini taşıyan hangi madde var diye incelediğimde bir tek, Madde 26 da sanat yapma özgürlüğümüz var! (bu madde başlığı İfade Hürriyeti...)

Madde 26- (1) Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hürriyetine sahiptir. Bu hürriyet, resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir alma ya da verme serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

(2) Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.

(3) Bu hak ve hürriyetlerin kullanılması; millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel sağlığın, genel ahlâkın, başkalarının şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatının korunması, suçların önlenmesi, devlet sırrı olarak usûlünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanması, savaş kışkırtıcılığının engellenmesi, her türlü ayrımcılık, düşmanlık veya kin ve nefret savunuculuğunun önlenmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Artık devlet sanat ve sanatçıyı korumuyor ancak, sanat yapma özgürlüğü var...

Bu akşam NTV'deki canlı yayında, sanatın lüks bir anlayışa tekabül eden anlayışını, ifade eden Sn. Kültür Bakanı'mıza bir soru sormak isterim?

Yukarıda yaptığım alıntılar doğrultusunda, karşı çıkışlarda da, bu toplum için elzem olan önceliklerden en önemlisinin sanat olduğunu bir kere daha amaç olduğunu düşünen, bir oyuncu olarak, mahalle kültürü, yarışma kültürü, spor kültürü popüler kültürler v.s derken, sanat neden bu kadar gerilere itiliyor ve korkuluyor! sistemin oyunlarından biri halkın düşünmemesini sağlamaktır, ancak az da olsa düşünen insanlar var! Düşünme önemlidir!

Ülkede yaşanan bu kültürsüzlük politikasına "dur" diyerek el vereceğinizi ümit ediyorum...

4-5 yaşındaki çocukların medyada tek amaçlarının Kuran'ı ezbere okumak olduğunu seyretmek sizin de muhtemelen içinizi acıtıyordur?

Ülkede yaşanan bu kültürsüzlük politikasına muhtemelen el vermeyeceksiniz... 64. cü maddenin devlet olmamızın ve halk için gerekliliğinin; önemini bir kez daha hatırlatmak istedim ve bu maddenin yeni anayasa taslağında olduğu gibi korunması gerekliliğinin bir kere daha altını çiziyorum...

Ankara Devlet Tiyatrosu Oyuncusu
27.09.2007 04:39:42


1100

Sitemizin dünkü tekil hit sayısı sezonun başlamasıyla tırmanışa devam etmiş ve 1100 tekil okura ulaşmıştır. Bu konuya duyarlı bugün ekleme yapan kişi sayısı 1 (Bir)kişi. Dün bu konuyu önemsemeyen tiyatrocu yada tiyatrosever sayısı 1099Galiba anormal olan biziz.

Ertuğrul Timur
27.09.2007 02:56:06


Konuyu gündeme getirdiği için Ertuğrul Timur'u kutluyorum

Anayasa tartışmasını tiyatrocuların gündemine taşıdığı için Ertuğrul Timur'u kutluyorum. Konunun gündeme getirilmesinden sonra İATP-G sitesinde konu ile düşüncelerimi yazdım. Ertuğrul Timur'un istatistiklerle dikkat çektiği tiyatrocu tepkisizliği önemli. 2000'li yılların tiyatrocu duruşundaki kamusal duyarlılık kaybını göstermesi açısından ciddi bir veri ortaya koyuyor.

Ömer F. Kurhan
27.09.2007 00:03:03


Duyarlılık mı Duvarlık mı?

Sitemize bu konuyu girdiğimiz ilk 24 saatte (24 Eylül 2007) Toplam 890 tekil (farklı) ziyaretçi girmiştir.

İkinci gün ise 946.

Ana sayfamızın baş köşesinde duyurulan bu önemli konuyu İki günün toplamında 1836 kişi görmüştür.

Fakat ilk 48 saat içinde konuyla ilgilenen, duyarlı davranan kişi sayısı 7 (yedi)kişidir.

Bu sanatçı ve sanatsever duyarlılığı bizi şaşırtmaktadır.

İnanmak istemediğimiz önerme "Herkes hak ettiğini yaşar"

Ertuğrul Timur
26.09.2007 01:58:05

tıkla