tavır dergisi'nin eylül / 65. sayısında önemli yazılar var. Özellikle, Serkan Demirkaya tarafından kaleme alınan godot'yu beklerken başlıklı yazı, olağanüstü direnç duygusu veren bir deneme...
Godot'nun, salt Godot olmadığını; bir insandan öte, bir kavram olduğunu açımlayan Demirkaya, beklemenin de; bir umuttan öte, bir çürümeye dönüştüğünü, çok yalın bir dille anlatıyor...
Yazının birinci ve sonuncu paragrafını aktarıyor ve dergiyi alıp, okumanızı öneriyoruz:
godot'yu beklerken
serkan demirkaya
Godot'yu Beklerken'i ilk kez, ortaokuldan liseye geçtiğim yıl okumuştum. Kitabı, nefes aldırmayan bir temmuz sıcağında, Antalya'daki evimizin balkonunda bitirdiğimi anımsıyorum. Karmakarışık aklımda, o cehennem sıcağıyla birleşen şiddetli bir fırtına kopmuştu. Nesneler sararırken, gözlerim kararmıştı. Yıllar sonra, Bay Godot'nun gelmeyişiyle yeniden karşılaşacaktım. (...)
(...) Ben, Bay Godot'yla asıl Ankara Sanat Tiyatrosu'nda tanışmıştım. Ayaz, sancılı ve hüzünlü bir akşamdı. O'nun gelmeyişini görmeye giderken, rüzgar ve yalnızlığım yüzümü acıtıyordu. Yüksek maaşlı, ama beni tüketen bir memuriyette çalışıyordum. Yazıdan umudumu kestiğim sancılı zamanlardı...
tavır dergisi / sayı 65