A. Ertuğrul Timur
Yayıncı (tiyatrom)
Bu yazıya nereden başlamalı; uzun süre karar veremedim. En başa dönemezdim elbette: Devlet nedir? Çeşitli görüş ve felsefelere göre devletin tanımı ve görevleri nedir? Sanatçının toplum içerisinde bulunduğu yada bulunması gereken konum nedir? Tiyatro oyuncusu bir sanatçı mı, yoksa icracı mıdır? Sanatçılar aydın mıdır yada aydın olmak zorunda mıdır? Devlet, sanat, sanatçı ilişkileri nasıl olmalı yada nereye dek hoşgörüyle bakılabilir? Eğer akşamdan sabaha kadar bir sistem, düzen değişikliği olmayacaksa ve süren sistem içinde hayatlar idame ettirilecekse, yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılama gerçeği de varken; süren sisteme (kapitalizme) nereye kadar entegre olunmalıdır?
Bunların üzerinde uzun uzun düşünmeden ve tüm bunlara yanıtlar verilmeden; ne sanatçı etiğinden, ne sanatçının karşı düşünceyle uzlaşmasından, ne de "ben oyuncuyum", "ben profesyonelim" maskesinin ardına sığınıp, karşıt düşünceye hizmet etmesinden ve ne de devletten kişisel yardımları kabul etmesinden söz edip sağlıklı sonuçlara varamayız...
tiyatrom bütün bunlara; çözülmüş, sonuca varılmış kesin yargılar içeren "şöyle olunmalıdır!" gibi reçeteler sunmak gibi bir yeterlilikte yada böyle bir amaçta değildir. Kampanyamız; "bütün bunlara biz kafa yoruyorsak, diğerleri de kafa yorsun, bir şeyler onları rahatsız etmeye başlasın, sorgulamaya geçsinler, birlikte düşünmenin yolunu açıp, örgütlü çözümler için harekete geçilsin" diyedir. En azından bir şeyleri farklı konuşmaya, farklı bakmaya vesile olalım yada zaten farklı görenler varsa, birbirlerini fark etmelerine ortam sunalım, kafa yormalarına ve harekete geçmelerine aracı olalım diyedir...
Konumum gereği, gençlerle içli-dışlıyım ve yapılan her eylemden sonra, hızlı bir netice bekleyen gençler, bana; "Ne dersin, sonuç alabilecek miyiz?" sorusunu yöneltir. Oysa mücadeleler kısa erimli değil, uzun solukludur. Her zaman, hemen bir netice alınmasa da, zaman içerisinde mutlaka neticeleri görülür. Bugün açtığımız kampanyaya baktığımızda, 200 civarında imza atılmıştır. Bu 200 imzayı alıp, Kültür Bakanlığı'nın kapısına dayansanız, dikkate alınmayacağınız bir gerçektir. Eğer olaya böyle bakacak olursak, başarısızlık gibi algılanabilir. Oysa, biz gayet iyi gördük ki, ortaya serdiğimiz düşünceler, karşı düşüncede olanları dahi tedirgin edecek sağlamlıkta. Bugün, artık; "Ali'ye ne verildi? Veli ne kadar aldı? Dağıtım nasıl yapılmalı, kimler dağıtmalı?" tartışmalarının arasına; "Devlet ve sanatçı ilişkileri nasıl olmalı? Bu sistem altında, devletin kültür-sanat, sanat eğitimi politikaları daha iyiye nasıl zorlanmalı? Talepler nereye doğru yükseltilmeli?" konusunu tartışmaya sokabildikse, bizim dışımızdaki yayınları ve bazı dernek temsilcilerini olumlu yada olumsuz tartışmaya çekebildikse artık bu konu gündeme girmiş demektir.
Günahın bir parçası konumuna gelmiş olanlar; görmezden gelse de, tartışmamıza girmekten kaçınsa da, yetişen nesil konuyu sahiplenmiştir ve mutlaka bir ileri noktaya taşıyacaktır. Aslında bu tür eylemleri, kampanyaları karşımızda olanlara geri adım attırma vesilesinden çok, bizim gibi düşünenleri yakınlaştırma, harekete geçirme ve çoğalabilme vesilesi olarak kabul etmeliyiz. Görmezden gelip, hiç bir şey yapmamak, hiç kimseye hiç bir ivme kazandırmaz. Oysa bir imzadan ibaret olsa da, eylemlilik içerisinde sahiplenme ve mücadeleye dahil olma başlar.
tiyatrom olgunlaşmış siyasal bir çizgide yayın politikasında, yada kesinlik içeren reçeteler, çözümler, sloganlar, ithamlar içeren bir dilde olmasa da irdeleyen ve bir adım öte geçmeye vesile olacak bir tarzı benimsemiştir. Tarzımız belli bir birikime, bilince ve belli bir siyasal çizgiye ulaşmış olanları bulup, onları toparlayıp, bu birikimdekileri yanına alıp, mücadele alanına çıkmaktan çok, mümkün olduğunca herkesi işin içine katarak, kişilerin farkındalıklarını artırmaya çalışmaktır. Bir yayına düşen belirli duyarlılıkları dile getirmek, bu duyarlılıkları artırmaya çalışmak, belli konularda kamuoyu yaratılmasına katkıda bulunmaktır. Yaratılan bu duyarlılığı, bir ileri noktaya taşıyacak olansa derneklerdir. Fakat tiyatro özelinde baktığımızda, maalesef ki henüz bu duyarlılıkları örgütleyecek ve ileri noktaya taşıyacak örgütlülükten pek söz edemiyoruz. Ama yine de tarihe not düşülmüştür; tiyatro dünyası kimler yanlarında, kimler kişisel çıkar hesaplarında, kimler kaypak davranıyor, konuyu hiç görmüyor yada geçiştiriyor görmüştür.
Zaman içerisinde, başlattığımız türde taleplerin giderek artacağını ve bireysel çıkar peşinde koşmanın, alınan bir kaç bin YTL'nin çözüm olmadığının görüleceği ve başlatılmış bu noktadan ileriye doğru yol alınacağı açıktır. Bu anlamda, bu kulvara, bir kilometre taşı da biz koyabildikse ne mutlu bize.
Not: Bu yazı, OYUN dergisinde yayımlanacak...