Tuncay Özinel Tiyatrosu hakkında bir yazı yazdık ve aylar sonra Tuncay Özinel'den "yanıt" geldi...
Önce, aylar önce yazdığımız yazı:
HZ. İsa devrimci!.. (Çarşamba, 31 Ocak 2007)
Güzel bir şiir vardır; “hava döndü, işçiden, işçiden esiyor yel…” Her ne denli şiir düzleminde kalıp, yaşama akmaması için tüm gücünü kullanan faşizmin varlığını bilsek de, Avrupa Birliği süreci gibi yanılsamalı bir durum nedeniyle; “hava döndü, İsa’dan, İsa’dan esiyor yel…” durumu yerleştirilirken, doğal devrimcilik yapamayanlar, yapay devrimcilik için İsa’nın “şarabı ve ekmeği”ne muhtaç olduklarını belli ediyorlar…
Tuncay Özinel Tiyatrosu da bunlardan biri… Dilerseniz, tiyatro sitelerinde duyurusu yapılan oyunun basın bültenini alalım:
“Tuncay Özinel Tiyatrosu’nda yeni oyun: ‘Yüzleşme’
HZ. Muhammed karikatürlerine, Osmanlı’ya barbar diyenlere ve emperyalizme sanatsal cevap!
Tuncay Özinel tiyatrosu bu sezon perdelerini YÜZLEŞME isimli oyunla açtı. Oyun, Vatikan’da bir Pazar ayini sırasından HZ. İsa’nın dirilerek çarmıhtan inmesiyle başlıyor.
HZ. İsa, dünya üzerindeki katliamları sorgulamaya geldiğini söyleyerek, Papa XVI. Benediktus’u karşısına alıyor. İlk sorgulama konusu: Engizisyon Dönemi. ‘Galilei Galileo’yu yani bilimi neden yargıladınız?’, ‘Jeanne D’Ark bir azize mi yoksa bir cadı mı?’, ‘Azize’ cevabına karşılık da, ‘Kilisenin bir azizeyi yaktığını kabul ediyorsunuz’ der.
HZ. İsa bunların ardından Afrika’daki misyoner faaliyetlerini, Kongo’da Belçika’nın ve Cezayir’de Fransa’nın gerçekleştirdiği katliamları sorgular. Hitler Almanyasında yaşanan Yahudi soykırımını, Bosna’da yaşanan Müslüman katliamını ve günümüzde de Orta Doğu’da yaşanan dramları ele alır.
Sonuç olarak HZ. İsa şöyle der: ‘Kiliseye, ticareti bulaştırıyorsunuz. Çeşitli zamanlarda yaptığınız Haçlı Seferleri ile insanlara işkence yaptınız, insanları öldürdünüz. Bunları da babamla benim üzerime atıp bizi hem katil hem de tüccar gibi gösterdiniz.’
Tuncay Özinel’in yazıp Ali Yaylı’yla birlikte yönettiği oyunun müzikleri Baha Boduroğlu’na, kostümler ise Fatoş Narin’e ait.
Ünlü tiyatro sanatçısı Ali Poyrazoğlu da, Afrika Kongo Cumhuriyeti Bağımsız Lideri Lumumba’nın sevgilisine yazdığı mektubu seslendirerek oyuna katkıda bulunmakta.
11 oyuncunun rol aldığı oyunda HZ: İsa’yı Arda Esen, Papa’yı Tuncay Özinel, ABD Başkanını ise Ali Yaylı canlandırıyor.
Oyun her Cuma 20.30 ve her Pazar 15.30’da Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezinde sergileniyor. Gişe: 0 (216) 418 16 46”
Toplumun tüm kesimine seslenip, herkesi müşteri olarak gören bir mantıkla hazırlanan basın bülteni; HZ. Muhammed karikatürünü, Osmanlı’ya barbar denilmesini gündemine alırken, hangi dili kullanarak emperyalizme karşı çıkıyor?!. Anlamak mümkün değil… Emperyalizm dediğimiz, İsa’nın babasının emriyle insanlara enjekte edilen kutsal bir şey değil. İnsanların insanları, kuruluşların kuruluşları, kurumların kurumları kullanarak oluşturdukları bir durum emperyalizm!..
Tam bir Tanrısal anlayışla kaleme alınan metin, uyanık tüccar mantığıyla sahneleniyor. Hiç çekinmeden; “Bunları da babamla benim üzerime atıp bizi hem katil hem de tüccar gibi gösterdiniz.”deniliyor!..
Emperyalizm, her şeyi kullandığı gibi dini de kullanır. Tıpkı tiyatrocuların, her şeyi kullandığı gibi… Sanki, din, sömürü aracı değilmiş, özgürlük ve eşitlik aracıymış gibi bir yanılsamadan yararlanarak ortaya çıkan Özinel, sanırım ömrünün son şanslarını kullanmaya çalışıyor…
Bir yandan “Toplumcu Tiyatro” tartışılırken, diğer yandan “dinin cilalanarak piyasaya sürülmesi” gündemde. Her tiyatro anlayışı da, kendi dünya görüşüne göre, hangi oluşumun yanında olacağına kendisi karar verecek!..
tıkla: bulunmaztiyatro
Şimdi, aylar sonra Tuncay Özinel'den gelen e-posta:
google'da dolaşırken tesadüfen sitenizi gördüm ve yazınızı okudum. İnanın çok sevindim. Ohhh nihayet YÜZLEŞME ve benim aleyhimde bir yazı ,bir eleştiri çıkmış. Tek örnek. E buda olmalı tabi.
Oyunu izlemediğiniz çok belli. Bizzat İsa'nın bakışından dinin nasıl bir sömürü aracı olarak kullanıldığı anlatılıyor oyunda. Hayır izleyip anlamadığınızı kabul edemem. Müşteri yakıştırmasına gelince bu tarz yazmanız salt kendi ayıbınız bence. Ve kendi yanlışınız. Oyunu izleyenler böyle düşünmeyince kimseye inandırıcı olamazsınız ve kaybedersiniz. Bunun örneklerini çok yaşadık.
Toplumun her kesimine seslenme düşüncesine gelince; sanırım ülkemizde hiç bir olay bu kadar birliktelik sağlamadı. Şöyle örnekliyelim: Aydınlık dergisi'nde çıkan eleştiri bir kaç nokta dışında oyunu göklere çıkartıyor, Ülkemizin en önemli eleştirmenleri Üstün Akmen'in Tiyatro dergisinde,Seçkin Selvi'nin Milliyet sanat dergisindeki eleştirilerini okumanız tavsiye ederim. Ve en sağda yer alan Sanatalemi net sitesindeki "Koşun yüzleşmeyi izleyin" yazısını okumanızı. Bu arada oyunun 95 oyun arasından Lİons en iyi prodüksüyon ödülü aldığını da irdelemek gerek. Demek ki doğru olanda en soldan en sağa kadar her kes birleşebiliyormuş. Bir tek sizin dışınızda.
Şimdi sanıyorum kendinizi çok komik hissedeceksiniz. Bu yazıyı peşin hükümle,oyunu izlemeden ve kıskançlıkla yazdığınızı sanıyorum. Kıskançlık güzel şeydir ama hasetlik olmazsa.
Bu arada seyirciyi müşteri gibi görmek düşüncenize gelince;böylesine bir düşüncem olsaydı, bir dini gurubun oyunda şu değişiklikleri yapın Avrupa dahil 90 gün oyunu satın alalım teklifini geri çevirmezdim. Tam 450 milyar liraya hayır diyebilecek yüreğe sahipmisiniz bilmiyorum. Ama ben sahibim. Çünkü oyunumu günlüğü 5 bin YTL'den satın alacaklardı.
Benden size dostça ve abice bir tavsiye madem tiyatro yapıyorsunuz,başka tiyatrolar hakkında konuşmaktan vazgeçin. Yakışıksız oluyor. Üstelik ortada böyle tek başınıza kalıp gülünç duruma düşüyorsunuz. Hiç bir tiyatrocunun bu duruma düşmesini istemem. Amatörü ile profesyoneli ile tüm tiyatro yapanlara sonsuz saygılıyım. sevgilerimle...tuncay..
Şimdi de, kendimizi "savunalım":
Sayın Tuncay Özinel,
Yazımızı okuduğunuzda, sevinmenize, biz de çok sevindik!...
Ancak, ben, sizin aleyhinizde yazmadım. Kapitalist tiyatroyu eliştiren bir yazı yazdım. Siz de kapitalist tiyatronun bir ögesi olduğunuzdan, sizi de eleştirmek "zorundayım"...
Yaptıklarınızı eleştiren "tek örnek" sahibi olduğum için sevinmiyorum, üzülüyorum. Demek ki, bu ülke eleştirmenleri, eleştirmekten çok, eleştirmemeye yeminli!...
Evet, itiraf ediyorum: Oyunu izlemedim... Tıpkı; "Parayla Değil Sırayla", "Seks Fırtınası / Sevmek Ölesiye", "Tatlı Sevgilim Kaymaklı Lokum"... gibi seks filmlerinizi izlemediğim gibi... (Bkz. tıkla: SİNEMATÜRK) İnsan aklına hakaret eden seks filmlerini izlemeyi düşünmediğimiz gibi, yine insan aklına hakaret eden dinsel oyunlarınızı da izleme gereksinimi duymuyoruz...
İsa'nın varlığını buyruklayan anlayış, zaten, aynı zamanda, insanın sömürülmesine yataklık eden dini bir durumdur... Ne yani; İsa gibi davransak, din, insanlara mutluluk mu verecek?...
"Hayır izleyip anlamadığınızı kabul edemem." diyorsunuz. Evet, izlemedim ve anladım...
Müşteri olarak görmediğiniz insanları, hangi siyasal duruma hazırladığınızı açıklarsanız, çok mutlu olacağım...
Ben, birşey kazanmak istemediğimden, yitireceğim birşey de olamaz. Böylelikle, "Oyunu izleyenler böyle düşünmeyince kimseye inandırıcı olamazsınız ve kaybedersiniz." sözüne pek önem verdiğimi söyleyemem...
Aydınlık dergisi gibi şaibeli bir derginin sizi göklere çıkarması, bizim için ölçüt değil... Ülkemizin en önemli eleştirmenleri Üstün Akmen ve Seçkin Selvi, bizim için "emekli eleştirmenler" kategorisine dahil kişiler...
Milliyet Sanat dergisini, özellikle "Zeynep Oral operasyonu"ndan sonra, elimize almamaya çalışıyoruz... Tamamıyla holding dergisi...
Hele hele, Lions en iyi prodüksiyon ödülü aldığınızı belirtmeniz, hangi sınıfa (burjuvaziye) hizmet ettiğinizin tam bir kanıtı...
Evet, ben kimseye bağlı/bağımlı biri değilim. Kimseyle, hele, burjuvalarla aynı düşünmüyorum...
Ben, hiç de komik biri değilim... Hatta, bayağı asık suratlı ve sevimsiz biriyim. Kendimi, hiçbir zaman komik hissetmiyorum...
Yukarıdaki, aylar önce yazdığım yazıyı, doğru, "peşin hüküm" ve önyargıyla yazdım. Seks filmlerinin figüranı konumundaki bir insanın patronu olduğu bir tiyatronun oyununu, kimse, "peşin hüküm" ve önyargısız yazmamı beklemesin benden...
Kıskançlık mı?!!! Haydi canım oradan... Ben işçi sınıfı için sanat yapıyorum. Kıçı kırık burjuvalar için değil. Dolayısıyla: "Biz ayrı dünyaların insanlarıyız Tuncay!"...
"Müşteri" sözüne bu denli takma... Kapitalistlerin tümü, insanı "müşteri" olarak görür. Senin de böyle bir görüşün yoksa, bir an önce oluştur... Ne yani, insanları sosyalist iktidara hazırlayan yada cennete hazırlayan biri misin?...
Ayrıca "gurubun" ne demek? Sanırım "grubun" olacak. Lütfen, ilk önce, yazılı anlatımını oluştur...
Ben "Tam 450 milyar liraya hayır diyebilecek yüreğe sahip" değilim. (Kaynak belirtmeyip, ad vermediğinize göre, size inanmak gelmiyor içimden... Gerçekten 450 milyarı teklif eden oldu mu? Gerçekten böyle bir teklif yapıldı ve siz 'hayır!' dediniz mi? 450 milyar yerine, daha çok teklif edilseydi 'evet' der miydiniz? Örnekse: "Tatlı Sevgilim Kaymaklı Lokum" adlı seks filmi için, kaç para teklif edildi? 450 milyardan daha çok mu teklif edildi? Örnekse 3 trilyon mu teklif edildi?!!! tıkla: SİNEMATÜRK)
Ben, parasal parametrelerle düşünen ve davranan biri değilim. Ben, nice 450 milyarları, devrimci tiyatro adına yakmış biriyim... Ben, sosyalist emeğin iktidarına su taşıyan biri olduğumdan, parasal kavramlarla olaylara yaklaşan biri değilim. Ayrıca, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın çanağını yalayan biri değilim. (Bkz. tıkla: 55.000 YTL'lik tiyatro) Efes Pilsen'in harçlıklarıyla insanları alkolizme hazırlayan biri değilim...
Ben, başka (kapitalist) tiyatrolar hakkında, ömrüm yettiğince konuşacak ve onları, emeğe karşıt tiyatrolar olarak deşifre edeceğim... Abilere, ablalara gereksinme duymayacak denli, dünya görüşü net ve "yaşlı" biriyim...
"Ortada böyle tek başıma kalmak" benim kahramanlığımı ve sentetik eleştirmenlerin köleliğini gösterir...
Saygılarımla... Hilmi...