Tiyatro yayıncılığında AKBANK'ın çanağını yalayan Tiyatro... Tiyatro... dergisinin yanı sıra, diğer yayınlarda da, AKBANK'ın yaptığı "kültür-sanat"ı öven yazılara rastlıyoruz...
Lemi Bilgin hakkında bir yazı yazan Azade Küçükaycan adlı tiyatrocu, daha sonra BT: Bilkent Tiyatrosu başlığıyla bir daha yazı yazdı. Üçüncü olarak da; Akbank Sanat başlığıyla bir yazı kaleme alıp, daha önceki yazıları gibi tiyatrom'da yayımladı...
Lemi Bilgin başlıklı yazı, yazılmak için yazılmış bir yazıydı. Diğer yazı da, alış verişte görünen dostların yazıya dökülmüş haliydi. Bu yazılara değinme gereksinimi duymadık... Ne var ki, konu AKSANAT olunca, bu konuda verdiğimiz savaşımın sürmesi adına, kısacık da olsa, değinme gereksinimi duyduk...
Bakınız Azade Küçükaycan, konuya nasıl yaklaşıyor:
(...) Londra'da Arcola Theatre’ın Sanat Yönetmeni ve Akbank Sanat bünyesindeki Yeni Kuşak Tiyatro’nun kurucusu Mehmet Ergen, sosyal gerçekçi bir anlatımla, Türkiye gerçeklerini sahneye taşıyacak yazarlar arıyoruz, diyor ve devam ediyor… Göndermeci, metaforlara dayanan, öznel yazımlara açık değiliz…Bu projede masa başı ve dramaturjiye yer vermeyeceğiz ! Buna inanmıyoruz… Bildikleri konularda, ilgilerini çeken konuları yazmalarını isteyeceğiz…60 sayfa 1.30 (bir buçuk saat) süren, dört oyunu bahara kadar çıkaracağız…Ve ilk günkü gibi soru cevap şeklinde sohbetimiz devam ediyor…
Sosyal gerçekçi olarak, neyin farkındayız? Bizde kimlik karmaşası var. Bunu oyunlarımıza yansıtmalıyız. Şizofren (!) gibiyiz ( Kahkahalar içinde örneklerle anlatıyor..) .. Oyunlarımız da böyle olmalı..Türkiye tüketici bir toplum( dönemlere göre: video, cep telefonu, vcd…vs..) Tiyatro da tüketici oldu.( Devekuşu Kabare, Levent Kırca..vs..) tüketip, atıyoruz..Sosyal dönemler yaşıyoruz ( futbol, banker..vs..) ama yazarlar konu olarak bunları işlemiyor.Popüler kültürün hakim olduğu her şeye rağbet ediyoruz. Bunları oyunlara da yansıtmalıyız. (...)
1985/86 yıllarında Bilsak Tiyatro Atölye'de birlikte çalıştığımız Mehmet Ergen, seçimini finans kapitale hizmet vermek olarak belirledi ve doğal olarak, siyasal karşıtımız oldu. AKSANAT'ın kırmızı koltuklarının verdiği huzurla sanat çalışmalarını sürdüren Ergen, bizim işimize burnunu sokmasa, belki, biz de onun ve kalemşörlerinden Küçükaycan'ın işlerine burnumuzu sokmayabiliriz...
Sosyal Gerçekçilik değil, Gerçekçilik konusunda bile sınıfta kalacak olan AKBANK'ın rehavetine kapılan Ergen, finans kapitalin, kitleleri sömürürken ne tür taktik ve yöntemler uygulayarak "haklı" bir noktaya geldiklerinin tiyatrosunu yaparsa, daha yerinde bir iş yapmış olur... Mehmet Ergen samimiyse ve "Türkiye gerçeklerini sahneye taşıyacak yazarlar arıyor" ise, öncelikle Vasıf Öngören, Oktay Arayıcı, Sermet Çağan'ın oyunlarıyla başlayabilir bu işe...
"Bizde kimlik karmaşası var" ise, bunun nedenlerinden biri de, finans kapitalin, sanata fazlasıyla müdahale etmesindendir. Devrimci kültür merkezlerini mühürleyen devlet, banka "kültür merkezleri"ne olanak tanımakla, zaten, "kimlik karmaşası"nı bir biçimde örgütlenmiş oluyor. Mehmet Ergen gibiler de, bu "karmaşa"ya odun taşıyorlar... Günümüzde; Sosyal Gerçekçilik, Sosyalist Gerçekçilik, Gerçekçilik... finans kapitalin işi değil, bizim işimiz, sosyalistlerin işi!...
tıkla: tiyatrom