16 Haziran 2007 Cumartesi

Çürük meyve küf kokuyor!...

Salı, 28 Kasım 2006

Almanca düşünülüp, Türkçe kurulmaya çalışılan Devlet Tiyatroları iflas etti!.. İflasını açıklamak istemeyen Devlet Tiyatroları, hiçbir besleyiciliği kalmamış bir meyve gibi çürüyüp, küf kokmaya başladı…

Özellikle son günlerde yapay bir tartışma konusuymuş gibi görünen Mustafa Demirkanlı ile Kemal Başar arasındaki tartışma, Devlet Tiyatroları’nın iflasının en önemli belgelerinden biri…

İyi ki, “Büktel’in Gör Dediği” bir link var ve bu link sayesinde gelişmeleri son derecede sakin biçimde izlemeye çalışıyoruz. Bizim da yakından izlediğimiz bu kayıkçı kavgası, bakalım sonuç olarak nereye varacak?..

“Mustafa Demirkanlı ile Kemal Başar arasında, Ragıp Ertuğrul’un eleştiri yazısı ve aşırı davetiye (Bilet?) talebi üzerine tartışma” başlığıyla bizlere yansıttığı yazısı için Büktel’e ne denli teşekkür etsek azdır…

Sigara, cola, gazoz, bisküvi… gibi her türden nesnenin “light” olarak tüketildiği günümüzde, tiyatro da ister istemez “light” yada “diyet” olarak yapılandırılıyor. Coşkun Büktel’in, son derecede doğru bir saptamayla dile getirdiği, Kemal Başar’ın “yönettiği”, William Saroyan’ın “The Time of Your Life” adlı yapıtını, “diyet tiyatro” olarak nitelemesi, günümüz küf kokan tiyatrolarının irdelenmesine çok büyük katkıda bulunuyor…

Tescilli eleştirmen olmasına karşın, tiyatro eleştirisini bir milim ileriye götürmekten yoksun olan Ayşegül Yüksel ve bir başka düzen eleştirmeni Ragıp Ertuğrul’un “diyet eleştiri” (yine Büktel’in benzetmesi) olarak ele aldıkları konuda, Ertuğrul’un eleştirilerini birazcık fazla bulan Kemal Başar, kendini Mustafa Kemal sanarak, ordularını toplayıp, karşı saldırıya başlamış…

Her nedense, bu “münasebetsiz” eleştiriden sonra uyanan Kemal Başar, Ertuğrul’un “Bilet Skandalı”nı gündeme getirmek için, yememiş içmemiş her yola başvurmuş…

Mustafa Demirkanlı’nın “Basına-Dergimize-Eleştiri Kurumuna Büyük Saldırı” başlığıyla giriş yaptığı yazı, sanırım noktası konulamayacak denli uzun sürecek bir kavganın başlangıcı olacağa benziyor…

Yine, diğer “tartışmacı” Kemal Başar: “Bir Yönetmenden Bu Ülkenin Gerçek Tiyatro Eleştirmenlerine Açık Mektup” başlığıyla yazıya döktüğü derdini dinlememizin sonu gelmeyecek kanısındayım...

tiyatrokeyfi adlı sitenin patronu Kemal Başar ve tiyatrodergisi adlı sitenin patronu Mustafa Demirkanlı’nın yazılarını ilgili sitelerde okumanız olası. Esas önemli olan yorumsa, coskunbuktel adlı sitede. Her üç siteyi de ayrıntılarıyla okumanızı salık veririm…

Fransızların kurduğu Şehir Tiyatroları, bir (1) YTL olarak belirlediği “Bilet Skandalı” ile gündeme geliyor. Almanların kurduğu Devlet Tiyatroları, bir başka “Bilet Skandalı” ile gündemi meşgul ediyor. Oysa, sanatın içsel sorunları ve toplumsal yansımaları anlamında müthiş tarihsel değer içeren “Özdemir Nutku Skandalı”, “OYÇED Skandalı”, “Çığ Skandalı” gibi önemli skandallar gündeme getirilmediği gibi, tiyatro için kendilerini yakacak denli sıcak eleştiri ortamı oluşturmaya çalışan kişi ve siteler tarafından yasaklanıyor, sansürleniyor, yok sayılıyor, imha edilmek isteniyor. Birkaç dürüst ve nesnel düşünen tiyatro sanatçısı tarafından, son derecede doğru ve nesnel olan skandalları, gündeme getirmek için, adeta büyük bir savaşım veriliyor…

Eski çürüyor, küf kokuyor… Yeni olgunlaşıyor, mis kokuyor…

Birbirlerine gücü yetmeyen yasakçılar, bulamayacaklarını bile bile dürüst eleştirmen arıyor. Bence, ülkemizin en dürüst eleştirmeni olarak yaşamını sürdürmeye çalışan Coşkun Büktel’in eleştirilerini yasaklayanların, dürüstlüğünden kuşku duyuyorum. Gerçekten dürüst eleştirmen arıyorlarsa, öncelikle önemli skandalları gündeme getiremeye çekinmeyen Coşkun Büktel ile görüşülmesi gerekiyor. Büktel onlarla görüşür mü?.. Onun yanıtını ben veremem…

tıkla: bulunmaztiyatro