27 Haziran 2007 Çarşamba

GECEYARISI DENEME'Sİ YA DA HALUK AMCA'YA BİR MEKTUP

Polat İnangül

İnsan neden şu içinde bulunduğumuz, Afrika sıcaklarının yaşandığı bir gecede yazı yazar? Yahut neden yazmak zorunda hisseder kendisini? Nedir insanı buna zorlayan şey?.. Gece yarısı güzelce uyumak, müzik dinlemek, bir iki dergi karıştırmak, balkonda sigara tellendirmek varken… neden? Çünkü söylemek istediği bir şey vardır, anlatmak istediği bir derdi, onu rahatsız eden, eğer başka birilerine bunu anlatmazsa çatlayacağını sandığı bir şey vardır… Sizi rahatsız eden şey herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde karsınıza çıkabilir. Benimki geceyarısı eski programları tekrarlayan bir televizyon kanalını izlerken karşıma çıktı. Programın adı “Bir Yudum İnsan”, konuk ise usta bir oyuncu, medyamızın saydığı, halkımızın sevdiği, benim de tiyatro dünyasında “yeteneği açısından” hayranlık duyduğum bir tiyatro insanı: Haluk Amca (Bilginer). Ne yazık ki programı izleyen seyirciler (en azından bir bölümü) sanırım Haluk Amca’nın bu sevgiyi hak etmediğini görmüşlerdir. Çünkü, Haluk Amca, haddi olmayarak, gerçekten halkın, ezilenin sevgilisi olmuş, hayatını halkına ve inancına harcamış Yılmaz Güney gibi bir sanatçıya dil uzatmıştır. Elbetteki Yılmaz Güney, bir tabu olmaktan çıkarılıp eleştirilmelidir, ama bu eleştirilerin ayakları yere basmalı ve “eleştiri hakkının üretmekten doğduğu” ilkesi bilinerek yapılmalıdır. Oysa Haluk Amca, Yılmaz Güney’in politik olmadığını, filmlerinin bildiri gibi olduğunu, bildiriyi okuyup hiç zahmete girmemesi gerektiğini söylüyor. Sanatın nefretle yapılamayacağını söylüyor (ki bu kendi görüşüdür bizi bağlamaz) üstelik bir kurnazlık yapıp “ben de kendisine saygı duyarım, çok güzel filmleri de vardır” cümlesini araya sıkıştırarak, kenna (güya) tarafsız bir eleştiri yapıyormuş süsü veriyor (Sağol Haluk Amca biz almayalım). Aslına bakarsanız, Haluk Amca, kısmen de olsa haklıdır (yani gidiş yolu yanlış, lakin sonuç doğrudur). Yılmaz Güney politik değildir; bu doğru… Ancak o siyasidir. Çünkü poli-tika kelimesinin Latince anlamı çok yüzlülük demektir. Oysa Yılmaz Güney; ne politikacıydı, ne de çok yüzlü… O siyasiydi ve filmleri de o yüzden siyasidir. Politik değildir. Haluk Amca, bu ayrımı fark edememiş sanırım. Filmler bildiri gibi diyor. Oysa o filmler ona bildiri gibi gelmiş olmasın sakın... Neden derseniz, okumaya devam edin…

Sevgili Haluk amcacığım, sen o filmleri izleyen milyonlarca insanla aynı sınıftan değilsin. Onlar gibi ikinci sınıf (hatta üçüncü sınıf) vatandaş yerine konmadın, “ezikliği” hissetmedin. Yılmaz Güney’in dediği gibi “cebinde paran olduğu halde (burası çok önemli cebinde paran olduğu halde) birinci sınıf lokantalara girememe gibi bir duygu” yaşamadın, sen Avrupalarda okudun be Haluk Amca, elbette bu filmler sana bildiri gibi gelir, fakirlik edebiyatı gibi gelir… çünkü sen fakirliği ancak edebiyatta gördün. Şimdi de, bize entelektüel edebiyatı yapıyorsun. (Yapma be Haluk Amca, hörtmen kızar). Elbetteki senin de, eleştiri yapmaya hakkın var (bunu ben söylüyorum) ama sence de “eleştiri hakkı üretmekten doğmaz” mı? Sen Yılmaz Güney’i, politik olarak beğenmiyorsun, ama sen politik olarak (politik kelimesini senin kullandığın anlamda kullanıyorum) ne yaptın? Bize şöyle bir özetleyebilir misin? (Peki Haluk Amca, bir daha bu konuyu açmayacağım.) Gelelim, “nefretle sanat yapılmaz” sözlerine. Neden yapılmasın Haluk Amca! Bunu sen mi söylüyorsun, yoksa sanatçı (pardon sanatsevici) çevren mi? Burada sanatın ne olduğunu sana söylemeyeceğim. Elbette bunu benden daha iyi bildiğine eminim. (Lakin benden daha iyi niyetle kullandığın konusunda şüphem var.) Sanat bir dil, bir iletişim aracı değil mi? Sanatçı söyleyecek sözü olan kişi değil mi? Anlatmak istediğini senin dediğin gibi bildiri şeklinde değil de, bir iletişim yolu olarak; resmi, müziği, heykeli, tiyatroyu, sinemayı, şiiri vb. (bkz. Güzel Sanatlar) seçen kişi değil mi? Peki bu kişi sevgisini, aşkını ilettiği gibi; nefretini, kinini iletemez mi? Ben sana burada bir gerçeği açıklayayım Haluk Amca; (ama benden duymuş olma), sanatçı nasıl sevgisini anlatabiliyorsa, sevgiyle sanat yapıyorsa, işte aynen öyle; nefretini anlatmak için, nefretle de sanat yapabilir, bunu ne sen engelleyebilirsin, ne de o sanatsevici çevren…

İyi geceler Haluk Amca, ben yatıyorum…


Not: Yatmadan önce bir zap yapayım dedim…
Allah tependen bakmaya Haluk Amca. Başka
bir kanalda Yılmaz Güney filmi varmış. Sana
şu üç kuruşluk yazıyı yazacağım diye filmi kaçırdım iyi mi!?