10 Mayıs 2007 Perşembe

Müjdat Gezen ile tiyatro geyiği

Ön not: Bahçelievler Belediyesi'nin desteklediği oyuncutayfası sitesinde yayımlanan söyleşiyi, küçük düzeltmelerle aktarıyoruz...

Hoşbulduk

Sevgili başkana teşekkür ediyorum. Bir kere tiyatro sanatına önem ve destek verdiği için özellikle teşekkür ediyorum. Benim hayatımda pek bir becerim olamadı. Tiyatro, oyunculuk dışında, pek bir iş yapamadım. Fakat bu mesleğin özel bir yanı vardır: Ben konservatuara girdiğimde, 1961 yılında; Bir Alman hocam vardı. Yarım yamalak Türkçesi ile konuşurdu. Max Mynike. Toprağı bol olsun, çok emeği olan bir insandır benim üzerimde.

Bir gün; "hocam" dedim. "Niye bu mesleği seçtiniz, ne sebepten?"

"A dostum" dedi, "mimar olmak istiyordum, fakat olamadım. Mühendis olmak istiyordum, olamadım. Pilot olmak istiyordum olamadım. Aktör olunca, hepsini oldum." dedi. Aktörlüğün böyle bir avantajı var. Onu hep rahmetle anıyorum.

Devlet Tiyatroları oyuncularının televizyonda oyunculuk yapamamaları konusunda ne düşünüyorsunuz?

O yasa öyle değilmiş. Ben o yasayı incelettirdim.Devlet Tiyatroları oyuncuları izin aldıkları takdirde filmlerde ve özel televizyonlarda oynayabiliyorlarmış. Yasada bu madde var. Ancak onun şöyle bir yönünü duydum: Diyor ki, yönetmene bana rol verme, ben dizi çeviriyorm, ben film yapıyorum. Bu arada hem devletten maaşını alıyor, hem de gitmiyor, görünüyor. Böyle bir sorun çıktığı için bunu çıkarmışlar. Ama yasa izin veriyor, oynayabiliyorsun. Tabii bunu istismar etmemek lazım. Ben hem gece Devlet Tiyatroları'nda oynayan, gündüz de dizi çekenleri biliyorum. Onun için kimsenin hakkını yememek gerek diye düşünüyorum. Yani Devlet Tiyatroları sanatçılarına izin veriliyor.

Bizim Türk tarihimiz tiyatro olarak çok zengin olmasına karşın Türkiye'de tiyatro pek yaygınlaşmamıştır. Bunu biz tiyatro eğitimi alarak yapmaya çalışıyoruz, ama nasıl aşabiliriz?

Bizim tiyatro tarihimiz keşke senin dediğin kadar zengin olsaydı. Ama çok zengin değil. 200 yıllık Batı tiyatrosunun yanında bizim şurada 100 küsur senelik bir tarihimiz var. Kısadır bizim tiyatro tarihimiz. Meşrutiyet tiyatrosuyla başlar, Ortaoyunu, tuluat, Devlet Tiyatroları, Karagöz, derken Ahmet Vefik Paşa vasıtasıyla Fransızca'dan Molliere adaptasyonlarıyla gelir, sonra modern Türk tiyatrosunda Muhsin Ertuğrul ile devam eder. Ama, senin dediğin gibi olsaydı keşke. Mazisi de kısadır. En eskisi bunun; meddahtır. Tek kişilik oyun. Şimdiki Cem Yılmaz'ın yaptığı. O da 16. Yüzyıl'a dayanır. Yani geleneksel Türk tiyatrosu dahil, bizim tiyatromuzun, mazisi eski değildir. Biz yalnız tiyatromuza kabahat bulmayalım. Bizim ekonomimiz mi çok iyi? , Tıp mı çok iyi? Neyimiz çok iyi ki, tiyatromuzun iyi olmasını bekleyelim. Yine de, tiyatro bunların arasında idare ediyor. Ama siz gereken eğitimi alırsanız, yeteneğiniz varsa, bu işte biraz da diretirseniz, öyle ilerleyecek. Sen isteyeceksin, öteki isteyecek, öyle ilerleyecek. Benim, yine 27 Mart Tiyatrolar Günü'nde iki tane öğrencim ödül aldı. Beni çok mutlu ettiler. Bizim tiyatroda oynayan "Kilit" adlı oyundaki performanslarından verildi ödül. Umut Vadeden Oyuncu Ödülü aldılar. Çok mutlu oldum. Bir de, en çok mutlu eden şu olmuştur; bizim okulun oyuncularından bir tanesi Antalya Film Festivali'nde En İyi Oyuncu seçildi. Bana Antalya'dan telefon etti: "Hocam ödül aldık" dedi. "Ödül aldım" demedi, "ödül aldık" dedi.Bu beni çok duygulandırdı. Mutlu etti. İyi ki bu okulu açmışım, iyi ki bu öğrenciler ücretsiz okuyor demişim. Burada da size ücretsiz, hiç para almadan eğitim veriliyor, kurs veriliyor. Bunun için de başkanımıza çok teşekkür ediyorum.

Hocam "televizyonda herkes oynar, sinemada bazıları oynar, ama tiyatroda sadece oyuncular oynar" demiştiniz. Şimdi sadece tiyatroda oyuncular mı oynuyor?

Evet, televizyonda herkes oynar, sinemada bazıları oynar, ama tiyatroda sadece oyuncular oynar demiştim. O neden biliyor musunuz? Tiyatroda sahneye çıktığın zaman, seyirciyle yüz yüzesiniz. Hata yaptığınız zaman, bunun dönüşü yok. Televizyon öyle değil ki, ben bir hata yapıyorum, tekrar çekiyoruz. "Hocam yanlışı yere baktınız" diyorlar, tekrar çekiyoruz. "Hocam, o laf öyle değildi" diyorlar, bir daha çekiyoruz. Tıpkı benim gibi yeni gelmiş bir de hata yapıyor, yeniden çekiliyor. Sinemada da öyle, ama tiyatro öyle değil. Sahneye çıktığın zaman, herkes seni seyrediyor ve hata yapma hakkın yok. Onun için tiyatroda herkes oynayamıyor. Ama burada başlarsanız, pekala amatör olarak, bu işe başlarsınız. Ben 1953 yılında çıktım sahneye. On yaşlarındaydım. 54 sene önce. Anneme de ilk ekmeği, parayı götürdüğüm yıl da 1960. Konservatuar öğrencisiydim. Şehir Tiyatrosu'na girdim ve ilk kazandığım parayı anneme götürmemin üzerinden de 47 yıl geçmiş. Hala sahnede yeni birşey öğreniyorum. Öğrencilerim soru soruyor. O soruyu araştırıyorum. Gidiyorum, bakıyorum. Çünkü tiyatro insanı insana, insanla ve insanca anlatan bir sanattır. Onun için insan var olduğu sürece hep değişim içerisinde olduğundan insan var oldukça, tiyatro da var olacak.

Dizilerde hep argo kelimeler kullanılıyor. Diziler Türkçe'yi güzel kullanarak yapılamaz mı? Neden argo kelimeler kullanılıyor?

Tabii yapılabilir, ama, o argo kelimeyi hangi amaçla kullandığına bağlı. Mesela bir külhanbeyi oynuyorsun. Ben 1970 yıllarında bir dizi yapmıştım TRT için. O da bir Ortaoyunu idi. Külhanbeyi bağırıyordu: "Heyt!... Var mı bana yan bakan?" diyordu. O zaman sansür vardı. Denetim bunu kesmiş. Ben de telefon ettim. Yönetmeniydim dizinin. Dedim ki; "Efendim bilmek istiyorum, neden kesildi?" "Müjdat Bey" dediler. "Külhanbeyi 'Heyt!... var mı bana yan bakan' diyor" dedi. "Bu da biraz argo kaçıyor." dedi. Ben de; "Eeee değiştirelim" dedim. "Onu, 'Anneciğim, anneciğim, bana yan mı bakmak istiyorsun.'" O zaman karşı taraf hemen; "Ama olmaz ki Külhanbeyi öyle demek ki!" dedi. Ben de; "İşte onun için biz de öyle konuştuk." dedim. Sonra denetimden izin verdiler ve konuşma öyle geçti. İşte o rolun kimliğine bağlı. Ve o argo konuşmasını bir başkası da eleştiriyorsa, oradan biz şunu anlarız: Öğretici yanı da olur. Ha bu böyle konuşmak doğru değil! Toplum içinde böyle konuşanlar da var, am, öteki oyuncu da bunun doğru olmadığını bize söylüyor. Senin dediğine de katılıyorum. Herkesin aynı anda argo konuşması, dilimizi bozması, güzel de bir dilimiz var, doğru değil. Ama rolün kimliğiyle ilgili o, onun için öyle konuşması gerekiyorsa, onu da hoşgöreceğiz. Ama onun doğru birşey olmadığını da vurgulayacağız.

Hocam, İstanbul Fatih'de doğdunuz. Hırkayı Şerif İlkokulunda okudunuz. 3. sınıftayken öğretmeniniz size başrol verdi ve siz "bu tiyatroda oynamak istemiyorum" dediniz bunu sizden dinleyebilir miyiz?

Şimdi... Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Küçük Çiftçiler" diye bir oyununu, sınıfta okuduk. Ben de ilkokul 3. sınıfta ve 10 yaşındayım. Ondan sonra, piyeste beş kız, bir erkek var. Manzum bir piyes. Piyeste benim kız kardeşim verem.O zaman ölümcül bir hastalık verem. Doktorlar diyor ki; "Sonbaharda yapraklar yere döküldüğünde, kız kardeşin de toprağa düşecek. Benim de elimde iğne iplik, sararmış yaprakları, tekrar kuru dallara dikiyorum ki, kız kardeşim ölmesin. "O rolü oynayacaksın." dediler. Ben de; "Bu acıklı rolü oynamam öğretmenim." dedim. Tahta cetveller vardı. Bilirsiniz. Bunlar çok amaçlı kullanılırdı. Yalnız ölçü almak için değil, boyunun da ölçüsünü almak için... Öğretmenim, benim kafama bir vurdu, alnım şişti. Ekmek aldırttı, çiğnedi, şişen yere koydu. Evimiz de okula yakındı. Anneme gitti; "Bu piyeste oynamak istemiyor."dedi. Annem beni çağırdı. Ben yine; "Ben oynamayacağım." dedim. Babamı çok severdim. Hem de çekinirdim. Annem dedi ki; "Baban duyarsa üzülür." dedi. O alt mesajı anladım. Küçük yaşımda üzülür, beni de üzer anladım. "Peki." dedik, oynadık. Oynayış, o oynayış işte... O sahneye on yaşında çıkıp da, zorla itilip de başka hiçbir şansınız olmayınca, bundan başka bir meslek seçmek şansınız olmuyor. Ama iyiki de rahmetli hocam itelemiş beni sahneye, iyiki de annemle babam zorlamışlar. Çok güzel bir mesleğim var. Mesleğimden başka hiçbir mesleği düşünmedim. Onu çok sevdim. O da beni çok sevdi. Zaten öyledir; tiyatrocu olmak isteyenler, şunu bilsinler ki, bu işi çok severek yaparsanız, size o sevgiyi fazlasıyla geri döndürmesini bilen hayırlı, vefalı bir meslektir. Bence, sevilerek yapılan çöpçülük, sevilmeden yapılan doktorluktan daha iyidir, daha kutsaldır. Ben mesleğimi çok fazla sevdim. Çok yorucu yoğun bir mesleğim var. Sabahtan beri koşturuyorum. Ama buruda tiyatroya gönül verenler olduğunu duyunca, kalktım geldim. İyiki de gelmişim. İyiki de sizlerle birlikte olmuşum...

Plaket sunumu

BEN BAHÇELİEVLERİ 60 YIL ÖNCESİNDEN BİLİYORUM. OZAMAN BU ÇİÇEKLER BAHÇELERDEN TOPLANIRDI. AMA BAŞKANIMIZLA KONUŞTUK NÜFUS YOĞUNLUĞUNDAN DOLAYI HERTARAF BİNA OLDU. GELİRKEN GÖRDÜM YİNE HERTARAF YEŞİLLENMİŞ ÇİÇEKLER VAR SİZLERE TEŞEKKÜR EDİYORUM. BAŞKANIM, BEN SİZE TİYATROYA BÖYLE ÖNEM VERDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.

Başkan: BU GÜNÜN KIYMETİNİ BİLİN. MÜJDAT GEZEN’LE BURDA BİRLİKTE OLDUĞUZ ZAMANI UNUTMAYACAKSINIZ. BUNUN MUTLULUĞUNU ŞU ANDA İYİ YAŞAYIN. 30 YIL SONRA SİZLER BU GÜNÜ ANLATACAKSINIZ. “BİZ MÜJDAT GEZENLE AYNI SALONDA BİR ARADAYDIK. VE ONA SORU SORDUK” DİYECEKSİNİZ.

Hocam, tiyatro oyunlarını yazarken ne düşünüyorsunuz? Mesaj vermek için mi yazıyorsunuz?

ÖNCE KONUYU BULUYORUM KAFAMDA. DİYELİMKİ ARTİZ MEKTEBİNİ YAZIYORUM. BUNU NASIL YAZARSAM İLGİ ÇEKER DİYE DÜŞÜNÜYORUM. DRAMATİK YAPISI NE OLMALI, KURGUSU NASIL OLMALI, BU HANGİ HİKÂYEYİ ANLATMALI. SONRA SEYİRCİ BUNU İZLEDİĞİ ZAMAN EEE BEN BU İŞTEN NE ANLADIM DEDİĞİNDE BİR ÖNERİSİ OLMALI. ÖYLE YAZIYORUM BEN DAHA ÇOK KOMEDİ YAZIYORUM, DRAMADA ÇOK BAŞARILI DEĞİLİM. DRAMADA SHAKESPEARE BENDEN ÇOK DAHA İYİ…

Hocam, okulunuz Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne girme koşulları nedir? Girmek için ne yapmalıyız?

LİSE MEZUNU OLUYORSUNUZ. GİRİŞ SINAVLARINDA BİR KOMEDİ, BİR DRAM, BİR ŞİİR HAZIRLIYORSUNUZ. DOĞAÇLAMADA VAR. PİSKOLOĞUMUZ VAR. O TEST YAPIYOR. BİR YAZILI SINAV VAR, GENEL KÜLTÜR SINAVIMIZ VAR. 7 AŞAMALI BİR SINAV YAPILIYOR. KAZANANLAR 1 YIL DENEME SINIFINDA OKUYORLAR. EĞER BAŞARILI OLURLARSA DEVAM EDİYORLAR. ONLARDAN BİRTANESİ MEZUN OLDU BİZDEN. ONDAN SONRA BU SENEDE BENİM SAHNEYE KOYDUĞUM BİR OYUNDA BAŞROL OYNADI. BİZDEN MEZUN OLANLAR HEMEN HEMEN ÇOK RAHAT DIŞARDA İŞ BULUYORLAR. FAKAT BİRTANESİ SİZE ANLATAYIM ÇOK YARAMAZDI. MÜTHİŞ YARAMAZDI İSMİ CAN’DI. OGLUM YAPMA ETME DİYORUZ. İÇİ İÇİNE SIĞMIYOR ÇOKTA YETENEKLİ. SEN BABANI ÇAĞIR DEDİM. GELDİ BABASI, BIYIKLI TONTON BİR AMCA. DEDİMKİ “BİZ NE YAPACAĞIZ SENİN OĞLANLA, ÇEKTİRİYOR BİZE NASIL MEZUN OLACAK BU ”DEDİM. “ YA HİÇ SORMA MÜJDAT HOCAM, SORMA ” DEDİ. “BEN ONA O KADAR SÖYLÜYOM NASİHAT EDİYOM, “OĞLUM KÖPRÜYÜ GEÇİNCEYE KADAR AYIYA DAYI DE” DİYE”

Hocam tiyatro nedir?

TİYATRO, İNSANI İNSANA İNSANLA VE İNSANCA ANLATAN BİR SANATTIR. TİYATRO SANATININ İÇİNDE DİĞER TÜM SANATLAR VARDIR. RESİM VARDIR, DEKOR ESKİZLERİ RESİMDİR. MİMARİ VARDIR. DEKORLARIN HEPSİ MİMARİDİR, MÜZİK VARDIR, KENDİSİ EDEBİYATTIR ZATEN, BÜTÜN SANAT KOLLARI VARDIR.

Hocam tiyatrocu olmanızda derslerinizin kötü olmasının bir payı var mı?

EVET, SENİN DEDİĞİNDE BİR DOĞRULUK PAYI VAR. ŞÖYLE, BEN ORTAOKULDA İKİ SEFER ÜST ÜSTE SINIFTA KALDIM. BABAM BENİ KENARA ÇEKTİ “ GEL BAKALIM BURAYA DEDİ. SEN NE YAPMAK İSTİYORSUN DEDİ. “TİYATROCU OLMAK İSTİYORUM” DEDİM. “O YÜZDEN Mİ SINIFTA KALDIN” DEDİ “HEP TİYATRO TİYATRO BAŞKA BİRŞEY DÜŞÜNMÜYORSUN”. “EVET” DEDİM “OKUMAYAN BİR TİYATROCU OLABİLİR Mİ” DEDİ. “OLAMAZ” DEDİM O ZAMAN BABAM “ BİTİR OKULU BEN SENİ KONSERVATUARA GÖTÜRÜP KAYDETTİRECEĞİM”DEDİ. O SENE BENİM NOT ORTALAMAM 9 OLDU. ONDAN EVVEL 3–4. ZATEN 5 OLSA SINIFI GEÇECEĞİM. BABAMDA VERDİĞİ SÖZÜ TUTTU ELİMDEN TUTTU 16 YAŞINDAYDIM. ŞEHİR TİYATROLARINA KONSERVATUARA GÖTÜRDÜ. SINAVI KAZANDIM. ŞEHİR TİYATROLARINA GİRDİM. İLK ALDIĞIM PARAYIDA ANNEME GETİRDİM. ANNEMİN KABUL GÜNÜYDÜ. ÇALDIM KAYIPI ANNE DEDİM “BU BENİM İLK KAZANDIĞIM PARA” DEDİM ANNEMİN AĞLADIĞINI HATIRLIYORUM. İÇERİYE GİRDİ KAPIDAN DUYUYORUM “OĞLUM İLK MAAŞINI ALMIŞ” TAM 47 SENE ÖNCE.

Tiyatroda başarılı olmak için nelere ihtiyaç duyulur?

ÖNCELİKLE YETENEK. BENCE, HER MESLEK İÇİNDE BU GEREKLİ. SEN YETENEKLİYSEN BİRİLERİ SENİ YAKALAYIP ÇIKARTIYOR. SONRA EĞİTİM. ÇOK ÇALIŞMA VE BİRAZDA ŞANS FAKTÖRÜ AMA ÖNCE YETENEK. İYİ BİR PİZZACININ BİLE YETENEĞİ OLMAZSA YAPAMAZ. YETENEK VARSA SORUNUN %50 HALLEDİLMİŞ OLUYOR. BUNA EĞİTİMİ EKLEDİĞİN ZAMAN DONANIMLI OLUYOR, ÇOK ÇALIŞINCA BİRDE ŞANS OLURSA ALLAH DA YARDIM EDERSE BAŞARILI OLUYOR. HERŞEY EMEK İSTER.

"Tiyatrocu olmasaydım çocuk olurdum." Bu söz mesleğinize duyduğunuz büyük aşkı anlatıyor. Bu mesleğin size getirdikleri ve götürdükleri nelerdir? Size neler yaptırdı?

NELER YAPTIRMADI Kİ. İŞTE DÜŞÜN BEN BU YAŞTAYIM BU YAŞTAN SONRA 2,5 TRİLYON BORCA SOKTU. BORCA GİRDİM VE TİYATRO BİNASI YAPTIRTTI BANA. BÜTÜN PARAMI 16 YIL EVVEL OKUL BİNASI YAPTIRTTI. SİYASİ OYUNLAR OYNADIĞIM İÇİN 3 KERE CEZA EVİNE ATTIRTTI. KİTAP YAZDIM. BU YÜZDEN CEZA EVİNE GİRDİM. NELER YAPTIRTMADIKİ BANA. AMA BU MESLEK BANA NE YAPARSA YAPSIN GERÇEKTEN AŞK BU OLSA GEREK BEN BU MESLEĞİ ÇOK SEVDİM. BELKİDE BENİM BAŞKA HİÇ BİR KONUYA BECERİM YOKTU YANİ İYİ BİR MÜHENDİS OLAMAYACAKTIM, İYİ BİR DORTOR OLAMAYACAKTIM, İYİ BİR HUKUKCU OLAMAYACAKTIM AMA İYİ BİR OYUNCU OLABİLMEK İÇİN NE GEREKİYORSA NEKADAR ÇALIŞMAM GEREKİYORSA ÇALIŞTIM. ADANA’DA SIRTIMDA 48 DERECE SICAKLIKTA EN ÜST KATA KADAR DEKOR TAŞIDIM. O TİYATRONUN YÖNETMENİYKEN. ÇIKTIM TERİMİ SİLDİM, ÜSTÜMÜ DEĞİŞTİM AYNI OYUNUN BAŞROLÜNÜ OYNADIM. GENÇTİM TABİ.

ÇOK SIKINTI ÇEKTİM. KÜTAHYA DA AÇ KALDIM. ORGANİZATÖR GELDİ SAAT YEDİ GİBİ OYUNA ÇIKACAĞIZ, EKİPTE 6 KİŞİYDİK. DAHA ASKERE GİTMEMİŞTİM GENÇTİK. 6 TANE LAHMACUN KOYDU GAZETEYE SARILMIŞ HAYDİ YİYİN DEDİ. O BİRER LAHMACUNU YİYİP TABİ SABAHTAN BERİ AÇTIK VE SAHNEYE ÇIKTIK OYNADIK. 10’AR LİRA ALDIK. O PARAYLA EVİME BAKTIM. ORDAN KAZANDIĞIM PARALARLA HAYATIMI KURDUM. AMA İÇKİ İÇMEDİM, SİGARA İÇMEDİM, AT YARIŞI, ŞANS OYUNLARI OYNAMADIM. ORADAN GELECEK PARAYI ALNIMIN TERİYLE KAZANMAK İSTERİM. EVET DEDİNİZ GİBİ NASIL BİR AŞKMIŞ Kİ BU KADAR DEVAM ETTİ.

Peki hocam, tiyatrocu olmasaydınız, hangi mesleği seçerdiniz?

Hukukçu olurdum, haksızlıklara karşı çıkmak için.

Hocak okullarda tiyatro dersi konulması hususunda neler düşünüyorsunuz? Bu konuda girişimleriniz oldu mu?

İLKOKULLARA DRAMA DERSİ KONMASI HUSUNUDA BİR MEKTUP YAZMIŞTIM. BENİM BİR MİLLETVEKİLI ARKADAŞIM VAR. BENİ O ARADI. DEDİKİ “EĞİTİM KOMİSYONU TOPLANIYOR. BANA BİR RAPOR HAZIRLAR MISIN?” BENDE DÜNYANIN HER TARAFINDA OKULLARDA OKUTULAN DRAMA DERSLERİYLE İLGİLİ BİR MÜFREDAT HAZIRLATTIM. GEÇEN YIL ONA YOLLADIM. ODA BAKANA SUNMUŞ. EĞİTİM KOMİSYONU HEP BİRLİKTE BUNA OLUMLU KARAR VERMİŞLER İLKOKULLARA DRAMA DERSİ KONSUN DİYE. BENİM KIZIM ŞİMDİ LONDRA DA BU DERSİ VERİYOR. VE ÇOK İLGİNÇ ALLAH HERKESDEN ESİRGESİN ZEKÂSI GELİŞMEMİŞ ÇOCUKLARA PSİKODRAMA DERSLERİ VERİYOR İLAVETEN. ÇOCUKLAR DRAMA DERSİ ALIRLARSA DÜNYAYA BAKIŞLARI DEĞİŞİYOR. ALGILAMALIR GELİŞIYOR. İLKÖĞRETİMLERDE BUGÜN DRAMA DERSİ VAR


Müjdat Gezen kimdir?

29 Ekim 1943 yılında İstanbul Fatih’te doğdu. Sahneye ilk kez 1953 yılında bir ilkokul piyesinde çıktı. Ve aynı yıl Doğan Kardeş çocuk dergisinde şiirleri yayımlandı. Yine bu yıllarda İstanbul Radyosu Çocuk Kulübü’nde mikrofonla tanıştı. Vefa lisesinde okudu.

1956-57 yıllarında çeşitli amatör tiyatro topluluklarında rol aldı. 1960 yılında İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda profesyonel oldu. 1961 yılında İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne girdi. 1962 yılında ilk filmini çevirdi. 1963 yılında ilk özel tiyatro çalışmalarını yaptı. Münir Özkul ve Muammer Karaca Tiyatrolarına girdi. 1963-64 yıllarında sanat dergilerinde şiirleri çıktı. 1964-66 askerlik yılları ve oyun yazma denemeleri. 1966 yılında Ulvi Uraz Tiyatrosu’na girdi. 1967 yılında arkadaşlarıyla birlikte Halk Oyuncularını kurdu. 1968 yılında ilk kez kendi özel tiyatrosunu açtı ve aynı sezon İstanbul Tiyatrosu’nda çalıştı. 1970 yılında sahne, film, TV çalışmalarında bulundu. Aynı yıl kızı Elif dünyaya geldi. ilk kitabı 1975 yılında yayınlandı. Yayınlanmış 38 kitabı var ve bunlardan 9 tanesi okullarda yardımcı ders kitabı olarak okutuluyor. 1982 yılında bir yayınevi kurdu. Yine aynı yıl İstanbul B.Konservatuvarı ve sonradan İ.Ü. Devlet Konservatuvarı’nda Türk Tiyatrosu öğretmenliği yaptı. Aynı yıl, yazar arkadaşı Kandemir Konduk’la birlikte “Güldürü Üretim Merkezi”ni kurdu ve büyük gazetelerde mizah sayfası yönetti. 1991 yılında MSM’yi kurdu. 1992 yılında “MSM Ormanı”nı kurdu. 1995 yılında Hamlet Efendi adlı oyunu ödül aldı ve Devlet Tiyatroları’nda oynandı. 1996-98 Cumhuriyet gazetesinde yazdı. 1997 Devlet Tiyatroları’nda oyun yönetti. Aynı yıl Babam adlı oyunu ödül aldı. 1998 yılında ilk kez adını taşıyan tiyatrosunu kurdu. 2001 yılında MSM Huzurevi’ni kurdu. Yüz civarında filmde, elli civarında oyunda, binden fazla radyo ve TV. skecinde rol aldı, bunların bir bölümünü yazdı ve yönetti. 25’den fazla oyun, 8 sinema filmi ve 5 TV dizisi yönetmenliği yaptı.

tıkla: oyuncutayfası