21 Mayıs 2007 Pazartesi

KADIN İLE MEMUR

Aldo Nikolaj


(Resmi bir daire söz konusu olduğu için sahne çok sade bir görünümdedir. Erkek içeri girdiği zaman kadını koltuğuna oturmuş halde bulur.)


Not: E (erkek), K (kadın) olarak okunacak...


Erkek - Siz kimsiniz? Ne işiniz var burada?

Kadın - Aynı soruyu ben size soruyorum...

E - Burası benim bürom.

K - Öyleyse, buyrun oturun.

E - Söylemenize gerek yok. Burada ne işiniz var? Birisini mi arıyorsunuz?

K - Hayır!

E - Öyleyse?! Ne istiyorsunuz?

K - Böyle önemli bir yerde bulunduğuma göre, önemli nedenlere sahibim...

E - Nedir bu önemli nedenler? Beni ikna edecek nedenlere sahip olmalısınız. Yoksa sizi kapı dışarı ederim...

K - Endişe duymanıza gerek yok. Nedenlerim son derecede önemli...

E - Ne gibi?

K - Ayaklar...

E - Ne dediniz?!

K - Ayaklar... Ayaklarım... ağrıyor... Ayakkabılar vuruyor...

E - Başka?..

K - Burada oturmam için geçerli gerekçe değil mi bu durum?

E - Değil bayan... Geçerli gerekçe değil...

K - Ciddi misiniz?

E - Tastamam... Ciddi bir gerekçeye sahip olmayan birinin karşısında nasıl ciddi olabilirim?

K - Kim ciddi gerekçeye sahip değil?

E - Ama...

K - Yönetmelikten mi korkuyorsunuz?

E - Yönetmeliğin...

K - Hiç önemli değil... Beni, yönetmelik de yerimden oynatamaz!

E - Görürüz...

K - Haydi, görelim.

E - Koltuğuma oturma iznini kim verdi size?

K - Hiç kimse! Kim verecekmiş! İçeride kimse yoktu...

E - İçeri nasıl girdiniz?

K - Kapıdan!.. Pencereden girmek daha zor ve zahmetli olurdu...

E - Gülecek durumda değilim... Doğruları anlatın...

K - Anlatacak birşey yok! Beni sorgulamanız, hiçbir işe yaramaz. Birşey çalmak için girmedim! Böyle bir bakanlığa hırsızlık için girmiş biri mi sanıyorsunuz beni?!

E - Neden olmasın?!

K - Bir bakanlığa hırsızlık için girmek; denize su yada çöle kum taşımakla eş anlamlıdır...

E - Ne demek istiyorsunuz?

K - Birşey demek istemiyorum... İma ediyorum.

E - Bir imada bulunmak için: Benim odamı, 618 no'lu odayı mı uygun gördünüz?

K - Geçerken, kapının açık olduğunu gördüm... İçeride kimse olmadığını fark edince, giriverdim... Ve koltuğa bırakıverdim kendimi...

E - Dinlenmiş görünüyorsunuz... Şimdi, çekip gidin!

K - Nereden anladınız?

E - Hemen çekip gitmezseniz, zorla yollayacağım... Kapıcıyı çağıracağım...

K - Sizin gibi kibar bir bey, bir hanımı dışarı attırır mı?

E - Burada bulunmanız yasak!

K - Yasak eden kim?

E - Yönetmelik...

K - Ayaklarından rahatsız bir bayanın oturmasını yasaklayan bir yönetmelikle mi iş görüyorsunuz?

E - Bakanlıktan olmayanlar bakanlık koltuklarında oturamazlar.

K - Neden?

E - Bakanlıklar sadece çalışmak içindir de onda...

K - Öyleyse, ne duruyorsunuz?! Çalışın... Boşuna çene çalarak zaman yitirmeyin!

E - Bu durumda çalışamam!

K - Neden?

E - Konsantre olamam... Başkalarının karşısında sıkılırım.

K - Sinir hastası mısınız?

E - Hayır... Yanılıyorsunuz... Sizi temin ederim ki, sinir hastası değilim. Aksine, çok sağlıklı bir ruh durumuna sahibim...

K - Madem öyle, madem sinir hastası değilsiniz; o halde çalışın da, sinir hastası olmadığınızı kanıtlayın... Siz çalışın, ben, çıt çıkarmadan oturur, sizi izlerim...

E - Siz gitmeden, çalışmayı düşünmüyorum...

K - Etrafta söylenenleri doğru bulmaya başlıyorum...

E - Yani?!

K - Genellikle memurların, özellikle bakanlıktaki memurlar için her türlü bahane geçerli... Alınmayın, ama bir bakanlıkta çalışmak, bir montaj işinde çalışmaktan daha zor ve yıpratıcı, değil mi?

E - Yanılıyorsunuz... Bir bakanlık ile bir montaj fabrikası arasında çok büyük fark vardır. Beni bir tartışmaya sürüklemek için konuşma yolu aramayın. Zaman yitirir, bana da zaman yitirtirirsiniz... Lütfen burayı terkedin... Neden terk etmiyorsunuz?!

K - Burada çok rahatım... Burası çalışmak için çok sıkıcı olabilir, ama dinlenmek için birebir... İnsanı oyalayacak, yoracak bir yer değil... Dinlenmenin ötesinde, derin derin düşünmek için ideal bir ortam burası. Burası sizi düşünmeye sürüklemez mi? Siz hiç burada düşünmez misiniz?

E - Burada asla!

K - Neden?

E - Burada çalışırım da ondan!!!

K - Çalışırken hiç düşünür müsünüz?

E - Düşünürüm yada düşünmem. Sizi neden bu denli ilgilendiriyor... Çalışmam konusunda tahmin ve değerlendirmeler yapmanız, hiç de hoşuma gitmiyor. Sizi uyarıyorum; buradan çekip gidin!

K - Gitmeyi düşünmüyorum...

E - Düşünün!

K - Hayır!

E - Evinizde değilsiniz... Bir bakanlık binasındasınız!

K - Evim değil, ama evim denli dinlenebileceğim bir yer...

E - Ama evinizde değilsiniz!

K - Sizin evinizde de değilim!

E - Sizin eviniz değil. Benim de evim değil... Evimden daha kutsal bir yer burası.

K - Şimdilik sizin yeriniz. Ne zaman, kimin olacağı belli olmayan bir yer!

E - Şu anda bana ayrılmış bir yer. Tabelaya bakarsanız, adımı görebilirsiniz. Çalışma masası bana ait. Gelen - giden evrakların üzerinde benim adım var. Yaptığım tüm işlemlerin üzerine imza atar, adımı yazarım ve amirlerim de onaylar adımı...

K - Madem bu koltuk size ait, ben de diğer koltuğa geçeyim...

E - Hayır, hayır, oturmayın! Siz, siz... en iyisi gidin siz!

K - Neden?

E - İşime bakmam gerekiyor!

K - Nasıl bir iş yapıyorsunuz?

E - Memurluk.

K - Memurluk mu?

E - Devlet memurluğu.

K - İşlemeyen, bir halta yaramayan devletin memurluğu. Yaptığınız iş ne? İşler yürümesin diye, devlete yardım etmek. Yüzünüzü buruşturmayın.

E - Kendimi tuttuğum için yapıyorum bunu. Sizi boğazlamamak için.

K - Sağolun bayım. Çok naziksiniz. Bu binada kaç devlet memuru var?

E - Çok... Burası bakanlık binası... Ciddi bir yer...

K - Tümü, işlerin yürümemesi için çaba harcayan zavallılar... Hem de iyi aylık alan zavallılar...

E - Evet iyi aylık alıyoruz... Ancak zavallı değiliz...

K - İşlerin yürümemesi için harcadığınız çaba karşılığında para alıyorsunuz!

E - Maaşlarımız sizi neden bu denli ilgilendiriyor?!

K - Endişe duymanıza gerek yok! İyi koşullarda çalıştığınızı söylemek istiyorum: geniş odalar, deri koltuklar, alntınıza rahat minderler... Hem de airconditon...

E - Doğru...

K - İşlerin yürümemesi için, memurlarına para akıtan bir devlet! Halılar, perdeler, ziller, telefonlar, son model yazı makineleri...

E - İş yapabilmemiz için bunlar gerekli olan eşyalar...

K - Aslında devletin büyük görünmesine yarayan eşyalar.

E - Yeteeer. Çık dışarı.

K - Ne zaman çıkacağıma ben karar veririm.

E - Bakanlığın dışındakilere burası yasaktır. Anlamak istemiyorsunuz...

K - Yasak olduğu halde, yapılan o denli çok şey var ki! Bakanlığın telefonu kişisel işler için kullanılır... Sizden aşağı konumdaki insanlara özel işler yaptırırsınız... Erken çıkmak yada geç gelmek için yalanlar uydurursunuz... Böyle değil mi?

E - Size kim söyledi benim...

K - Size kusur yüklemek derdinde değilim, öyle düşünmeyin. İnsan, yasak olana eğilimlidir. Bu durum, o denli kendini gösteriyor ki; günümüzde gençler, aşkı seks özgürlüğünün kendilerine tanınmadığı zamanlarda olduğundan çok daha az zevkle yapıyorlar. Ve sanırım ki, şimdiler de siz de...

E - Kesin, böyle içli dışlı konuşmanıza göz yumamam!

K - Bildiklerimi aktarmak istedim. Sizin hakkınızda da... Ama sakin olun! Kimseye birşey söyleyecek değilim. Bana istediğiniz gibi açılabilirsiniz...

E - Aklınızı mı kaçırdınız siz? Hiç tanımadığım birine nasıl açılmamı istersiniz benden. Sizin gibi insanlar, hangi cesaretle böyle davranabiliyor...

K - Önce rastlantıyla başlıyor ve ardından bir durum haline geliyor, benim böyle davranmam.

E - Hangi anlamda?

K - Bu durumda... Buradan gidemem artık...

sürecek...