17 Nisan 2007 Salı

Tarihten çürük çınar yaprağı: Ankara Birlik Tiyatrosu işçi sınıfı karşıtıdır...


Not: Bu yazı, daha önce 4 Ocak 2007 tarihinde yayımlandı...
Kaynak: http://bulunmaztiyatro.com/index.php?

option=com_content&task=view&id=264&Itemid=39

Önemli not: Bu yazı, daha önce Ocak/1998 tarihli MuM Kültür-Sanat Dergisi'nde (parantez içleri hariç) yayımlandı...

Çok önemli not: Bu yazı, üstü örtülemeyecek denli açık bir yazıdır:

'Sınıf karşıtı bir tiyatro': Ankara Birlik Tiyatrosu
Perşembe, 04 Ocak 2007

Bit Pazarı adlı köşem için yeni bir yazıma daha rastladım. Ocak/1998 tarihli MuM Kültür-Sanat Dergisi’nde yayımladığım yazımı, küçük fırça darbeleriyle yeniden yayımlıyorum…

***

Türkiye’de işçi sınıfına karşıt sanatsal üretimde bulunan yüzlerce tiyatro topluluğu var. Bunlardan biri de Ankara Birlik Tiyatrosu…

(Dokuz yıl önce yazdığım bu yazıma, hiçbir ikirciklenmeye düşmeden yeniden imza attığıma göre, bu tiyatronun, ne denli kalıcı zararlar verdiği, kendiliğinden ortaya çıkar!)

Uzun yıllardır tiyatro sanatıyla iç içe görünmelerine karşın, en büyük yatırımları ‘insan kandırmacılığı’ bağlamında değerlendirilebilir…

(Tam dokuz yıl önce yayımlanan ve tüm devrimci kurum, kuruluş ve kişilere ulaşan dergimizi bilmesine, okumasına karşın Zeki Göker ve şürekası, hiçbir itirazda bulunmadı!)

Çevrelerine giren yada girdirilen insanlara son derecede acımasız ve sömürücü bir bakış açısıyla yaklaşan Ankara Birlik, bizim de içerisinde bulunduğumuz tüm devrimci sanatçılara karşı entrikalar çevirmiştir…

(“Hayır, biz entrika çevirmedik!..”diyemeden öldü Zeki Göker!)

Bilimsel Sosyalizmden bir nebze olsun nasibini almayan Ankara Birlik, zaman zaman solun değişik renkleriyle dirsek temasına geçip, “yaşamını” sürdürebilmeyi becermiştir…

(Halktan ve emekten yana olduğunu iddia etmelerine, bizim bu eleştirilerimizi bilmelerine karşın, bu Bürütüs ile tarihsel “ittifak” kuran sol da en az Zeki Göker denli sorumluluk içerisindedir!)

Uzun bir süre, dost bir siyasal yapının yanı başında bulunmaları nedeniyle eleştirilerimizi ertelediğimiz bu tiyatro, halka zarar verdiği müddetçe eleştiri oklarımıza hedef olacaktır…

(Ölünün önünden konuştuğumuz gibi, arkasından da konuşmayı sürdüreceğiz!)

Hiçbir zaman, somut anlamda emeğin içerisinde bulunmamasına karşın, söylem düzleminde “emek emek” diye teranelerle solu sömüren bu tiyatro, Marksçı bağlamda tiyatro yapan insanların izlemesinde…

(Sanırım, bizim dışımızda kimse bu adama ve bu adamın sömürdüğü değerlere yönelik kafa yormadığından, ülkemizde gerçek anlamda Marksçı yönsemeli tiyatro toplulukları da yok!)

Uzun yıllar önce, paramızı ve emeğimizi çalan bu tiyatro, solun devrimci coşkusundan yararlanarak, hiçbir estetik düzeyi bulunmamasına karşın, salt “para kazanmak” anlamında sol gösterip sağ vuran oyunlar tezgahlıyor…

(Devrimciliği salt coşku olarak algılayan kişi ve örgütleri kandıran bu tiyatro, patronları öldükten sonra bile, aynı yanılsamayı sürdürebiliyor!)

Ben Devletim Oynatmam, Pir Sultan Abdal, Tiyatrocu, Ana ve daha bir sürü oyunu salt ajitatif ve demogojik bağlamda sahneye getiren bu tiyatro, biçim/biçem olarak da son derecede sıradan ve doğalcı. Bertolt Brecht gibi bir devrimci tiyatro sanatçısından sonra kırılan ne denli çok gerici öğe varsa, hepsi Ankara Birlik’in “ürün”lerinde boy gösteriyor. Bire bir mekan anlayışının ötesine gidemeyen bu tiyatro, amacı estetik bilinç geliştirme olmadığından, “işçiler soyutlamadan anlamaz”a dek vardırıyorlar işi…

(Benim tiyatroma bu denli ağır bir paragraf döşenseydi, sanırım çileden çıkardım!)

Yılmaz Güney’den Hasan Hüseyin Korkmazgil’e dek her sosyalist kavgacıyı kendi çıkarları için kullanan bu tiyatro, iyi niyetli sol çevreler ve ilerici olup da estetik bilinç yoksunu işçi önderlerinin sayesinde proleteryanın kanını emiyorlar…

(Hemen yarın devrim yapacağı yanılsaması içerisinde olmasına karşın, bu yazdıklarımı okumayan yada okumalarına karşın tepki göstermeyen çevreleri de “kutlamam” gerekir!)

Özellikle Anadolu ve yurtdışında yaşayan, kırsal kültürle yetişmiş insanların iyi niyetlerini sömüren bu tiyatro, kuramsal araştırma-geliştirme anlamında, bu ülkenin insanlarına hiçbir katkıda bulunmamıştır…

(Yetişmiş oyuncuları “çalarak” bir yerlere gelmeye çalışmışlardır!)

Toplumcu Gerçekçilik olgusunun serpilip gelişmesi adına yola çıkan aydın tiyatro sanatçılarına köstek olan Ankara Birlik, ülkemiz tiyatro sanatının gelişmesine katkı bir yana, engellenmesi ve solda salt kendilerinin devindiğini kanıtlamak için ellerinden geleni artlarına koymamışlardır…

(Doğal olarak, bu gerici ve estetik faşizmi kutsayan tiyatrodan, en büyük “kazığı” biz yedik!)

Özetle; özellikle Anadolu aydınlarının, bu tiyatroya karşı uyanık olmaları ve gerekirse estetik/politik yanlarını sorgulamaları gerekir…

(Ne yazık ki, hiç kimse, ama hiç kimse bu gerici ve estetik faşizmi kutsayan tiyatroya karşı, ne yaşarken, ne de ölürken hiçbir "yaptırım" uygulamadı!)

***

Not: Yazıyı olduğu gibi, dokuz yıl önceki gibi yayımladım. Sadece parantez içerilerine bir şeyler yazdım!...