26 Nisan 2007 Perşembe

Kenan Işık diyor ki:

(...) Paranın, pulun öne çıktığı, kar zarar hesaplarının ilişkileri belirlediği günümüzde sanat, aşk, vicdan ve adalet geri plana itiliyor ne yazık ki. Sanat, paranın pulun maşası oldu. 'Popüler sanat' diye bir işkolu bile oluştu. Dünyayı kuşatan bu sömürgeci anlayışa dur demek lazım. (...)

Kenan Işık
AKP'li Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşaviri
Kim Beş Yüz Milyar İster Sunucusu
kaynak: sonsuzmektup



Şimdi, Coşkun Büktel'in yazdığı Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları adlı kitabın 295-296. sayfalarını açalım:



(...) Kenan Işık'ın deyimini kullanarak "resmi organizyon"un temsilcisi diye niteleyebileceğimiz o mahut şahıslar, bu yazıdan hiçbir şey öğrenmeseler bile, en azından, ödül verdikleri o sıradan metindeki şu "sıradan" lafları yeni bir bilinçle okumayı öğrenecekler:


İSHAK - (...) Günümüzün dünyası herşeyi sıradanlaştırıyor. Sıradanlaşmakta ("sıradanlaşmak da" demek istiyor. CB) resmi organizasyonun işine geliyor elbet. Bu nedenle hep sıradanlık ödüllendiriliyor. Aykırı olanların hiç şansı yok.
(Kenan Işık'ın "Olmayan Kadın" adlı oyunundan.)


"Olmayanı Kadın"ı ödüllendiren Kültür Bakanlığı ödül jürisindekilerin (Mine Acar, Raik Alnıaçık, Tuncer Cücenoğlu -ki biliyorsunuz, kendisi de çok "ödüllü" bir yazardır-, Esen Çamurdan, Alpay İzbırak, Okan Kılan, Sevda Şener -ki biliyorsunuz, kendisi tiyatro profesörüdür-, Ali Yalaz, Selçuk Yöntem, Osman Karaca) yukarıdaki satırları okurken neler hissettiğini merak ediyorum. Acaba aralarında bu tezgaha gelmeyecek bir tek orta zekalı insan yok muydu? Acaba sıradan bile olmayan "Olmayan Kadın"ı ödüllendirirken, Kenan Işık'ın yukarıdaki satırlarını haklı çıkardıklarını mı, yoksa yalanladıklarını mı düşünüyorlardı? Öyle ya da böyle, Kenan Işık haklı: Hep sıradanlık (hatta "rezillik") ödüllendiriliyor. Aykırıların gerçekten hiç şansı yok. (Tabii, eğer şans dediğimiz şey, devletin 50 milyonunun zimmetine dahil etmenin çaresini bulmaksa. Yok eğer şans, aslında, yetenekli ve dürüst olmaksa, Kenan Işık gibilerin hiç şansı yok.)


Kenan Işık'ın sıradan bir oyun içinde, sıradan birkaç satırla sıradanlığı eleştirmesi, hakikatleri soyut genellemeler biçiminde ifade etmenin, hakikatleri kamufle etmeye de yarayabileceğini kanıtlıyor. Bir bakkalın, allah kelamını ağzından eksik etmeyen ve sürekli haramı lanetleyen bir hacı olması, nasıl ki süte su katmadığının garantisi olamıyorsa; sırdanlığı eleştirmek de, sıradan olmamanın garantisi olamıyor. Sırdanlık üstüne yukarıdaki sıradan sözleri, en sıradan insan bile söyleyebilir, o sözleri çerçeveletip duvarlarına asabilir. Çünkü bu sözler "aykırı" değildir. Neden değildir? Çünkü bu sözlerin, o sözlerle suçlanan sıradan insanlara hiçbir zararı yoktur. Biliyoruz ki, Kenan Işık'a da olmamıştır. En azından yatsıya kadar olmamıştır. Ve yatsıya kadar da zaten, 50 milyonu alan Üsküdar'ı geçmiştir. (...)