14 Mart 2007 Çarşamba

Tencerenin dibi

Atasözleri ve deyimler; az sözle özü anlatabilme gücüne sahiptir...

Örnekse; "tencere dibin kara, seninki benden kara" sözü yerinde kullanıldığında, çok hoşa gider...


Coşkun Büktel'in, dün yayımlanan (Suçlamaları yanıtlamayan OYÇED, kişileri ve kurumları hangi hakla ve ne yüzle suçluyor?) başlıklı yazısından iki paragrafı aktaralım:


Kamu tiyatrolarının ucuz bilet satması, özel tiyatroları “bitirecekse”, bir an önce bitsinler! Devletten nemalanamamak, özel tiyatroları “bitirecekse”, bir an önce bitsinler! Bu saydığınız etmenler, gerçek bir tiyatroyu bitirmeye yetmez. Bu saydığınız etmenler, ancak, tiyatro görünümü altında devletten cep harçlığı alarak geçinmeye çalışan beleşçi “cingözleri” bitirir. Bir an önce bitsinler.

Benim niye onurum kırılmıyor? Çünkü benim Kadir Topbaş’la ilişkim olmuyor. Çünkü Kadir Topbaş, ülkemizdeki klasik politikacı tipolojisine uygun olarak, ancak sadaka vereceği, dilenci gibi davranabileceği “tiyatrocularla” ilişki kuruyor. Benim de o tiyatrocularla “eleştirmek” dışında hiçbir ilişkim olmuyor. Biliyorum, “kârlı” bir tercih değil. Ama “kârlı” tercihler, işte öyle onur kırıcı sonuçlar yaratıyor. Hiçbir belediye başkanı, bir "yazarın" onurunu kıracak güce ve yetkiye sahip değildir. Ama biz “Oyçed Yazarı Olmaktan ―Hâlâ― Utanmayan Bir Gönüllü Aranıyor!” başlıklı yazımızda ne demiştik? “İki türlü yazar var” demiştik: “Biri yazar, diğeri OYÇED yazarı.” Öyleyse tekrar edelim: Hiçbir belediye başkanı, bir “yazarın” onurunu kıracak güce ve yetkiye sahip değildir. Yazarlarla, OYÇED yazarlarını kimse karıştırmamalı.


Yazının tamamı için;
http://www.coskunbuktel.com/bukteloycedtopbas.htm