Coşkun Büktel ile kendiliğinden oluşan doğal bir işbölümüne gitmiş; OYÇED hakkında yorum yapmayı azaltmıştım... Ne var ki, Büktel'in işlerinin yoğunluğu ve ev kirasını ödeme zorunluluğu nedeniyle, pratiğe dayalı bu işbölümü, yerini kendiliğinden doğal bir işbirliğine bırakmaya başladı...
Önce, OYÇED (Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği) ile ilgili, beni yazmaya zorlayan durumu buraya aktaralım:
"Tarih: 06.03.2007 Saat: 23:00 Gönderen: hamit
BURSA OYÇED TEMSİLCİLİĞİ’nden 'TİYATRO ve Dil' KONULU KONFERANS
Bursa OYÇED Temsilcisi Doç. Dr. Nurhan Tekerek tarafından OYÇED adına, Uludağ Üniversitesi-Eğitim Fakültesi-Türkçe Topluluğu (UTET) Etkinlikleri kapsamında 'Tiyatro ve Dil' konulu bir konferans verildi.
6 Mart 2007 tarihinde Görükle Yerleşkesi Eğitim Fakültesi Uğur Mumcu Salonu’nda, saat: 15.00’de gerçekleştirilen konferansta 'Tiyatro ve Dil' arasındaki ilişkiden yola çıkılarak, Karagöz ve Ortaoyunu’nda dilin, güldürünün hizmetinde nasıl kullanıldığı anlatıldı.
Tiyatro ve Dil arasındaki ilişkiden yola çıkılarak oyun edebiyatı ve dil ilişkisine üç farklı açıdan (Analitik, Tarihsel-Kronolojik ve Türler Açısından) yaklaşılabileceğine işaret eden Tekerek, öz-biçim ilişkisi, toplumsal- tarihsel koşullar ve oyun dili arasındaki etkileşim, tragedya-komedya ve ara türler bağlamında dilin farklı kullanımlarının incelenebileceğini belirtti.
Doğmaca niteliğiyle bir halk komedyası olan Karagöz ve Ortaoyunu’nda dilin güldürünün temel kaynağı olduğundan söz eden Tekerek gelenekseldeki güldürünün, dilin kendinden ve -söz oyunlarına dayanan- dilin kullanımından doğan güldürme tekniklerinden kaynaklandığını, güldürüyle sağlanan eğlence atmosferi ve yerginin bu türlerin popüler olmasında en önemli etken olduğunu ifade etti.
Bir saat süren konferansın ardından, çoğunluğunu Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü öğrencilerinin oluşturduğu dinleyicinin çeşitli sorularıyla da, 'tiyatro ve türkçe' ve 'dilimizin yozlaşması' konularının tartışıldığı etkinliğin sonunda; 'dilin yozlaşması, toplumun ya da sistemin yozlaşmasıyla diyalektik bir ilişki içindedir'sonucuna varıldı."
Kaynak; www.tiyatroevi.com
Şimdi de, Coşkun Büktel'in eleştirdiği ve düzeysiz bulduğu; Tuncer Cücenoğlu'nun "Çığ" adlı oyununu ele alırken, üzerinde durduğu Nurhan Tekerek ile ilgili bölümü de buraya aktaralım:
"Bir başka Doçent Doktor, Nurhan Tekerek ise, çeşitli versiyonlarını (DTCF'nin akademik yayını 'Tiyatro Araştırmaları Dergisi' dahil) çeşitli sitelerde yayınladığı 'Çığ' yazısında, konuya Hülya Nutku'nun gözlükleriyle baktığı için, krala çıplak gözlerle bakan masaldaki çocuğun bile görebileceği abuklukları görememiş. O nedenle, akademik (bilimsel) şüphenin zerresini duymadan, Hülya Nutku'nun 'sustukça sıra herkese gelecek' tezini bir kez daha tekrarlıyor ve ('metafor', 'trajik ikilem', 'ritüelistik', 'ironik' gibi iddialı sözcükleri, yemeğe baharat serper gibi yazısına rasgele serperek) o uydurma teze akademik bir çehre kazandırmaya çalışıyor:
'Çığ tehlikesinin bir metafora dönüştürüldüğü oyunda, 'Üç Maymun'a dönmüş bir toplumun, bu tehlike karşısındaki suskunluğu, teslimiyeti anlatılıyor. Bilinmez bir zamanda, bilinmez bir uzamda, geçmişi ve geleceği olmayan suskun bir toplumun trajik ikilemi sergileniyor. Çığ tehlikesi karşısında, artık kanıksanmış ve töresel bir nitelik kazanmış bu suskunluk, yine aynı toplumun içinden çıkan başkaldırıyla, ritüelistik bir sevince dönüşüyor oyunda. Sevinç de, dönüşümü imleyen bir muştuya.
Çığ simgesel anlatımıyla, gizemli ve büyüsel atmosferiyle, zengin bir boyutta gelişirken, baskı-tehlike ve korku-suskun toplum ilişkisiyle ironik bir anlam da kazanıyor.'
(Nurhan Tekerek, 'Çığ' Düşmeye Devam Ediyor... mevsimsiz.com.)
Nurhan Tekerek 'ironi' konusuna değinmişken, Yaşlı Adam ile Yaşlı Kadın arasındaki 'kuş muhabbetini' de aktarmak, okurlar için, oyunun ironi ya da mizah düzeyini kavramak bakımından, sanırım, aydınlatıcı olacak:
YAŞLI ADAM: (...) Artık ne yemek, ne içmek hiçbir şey tat vermiyor bana... Tüfekleri patlatmak bile... Kuşun ötmez, dişin kesmez! Hayat mı bu be!
YAŞLI KADIN (Kendi kendine) Dişin hep kesti!.. Kuşunsa hiç susmadı! Yaşadıklarına say! (Kocasına) Hadi deli deli konuşma da ye!
KADIN (İyice sessiz) Bıktırdılar!...
YAŞLI ADAM: Arkadaş! Yaşıyorsan eğer kuşun ötmeli, dişin kesmeli! Ben anca o zaman, yaşıyor derim adama...
YAŞLI KADIN: Kuşunun öttüğü günleri de gördük! Elalem sürdü sefasını... Var mıydı bize bir faydası?
YAŞLI ADAM: Değerini bilmezsen elbette olmaz faydası.
YAŞLI KADIN: Günde üç öğün kuş öttürmeye kalkarsan ne değer kalır ne heves! Her gün bal yesen baldan bıkılır.
YAŞLI ADAM: O zaman da senin öttüremediğini başkaları öttürür. Suçu biraz da kendinde ara!
YAŞLI KADIN: İyice diline vurdu!... Kuşunun ötmediği günleri de gösterdi ya yüce rabbim, artık gam yemem! (...)
('Çığ', sayfa 27-28)"
Kaynak; "Çığ" Aslında Nedir, Neyi Sarsıyor? Coşkun Büktel (www.coskunbuktel.com 18 Ekim 2006) ve (OYUN dergisi Mart 2007)
İlköğretim yada lisede okuyan öğrenciler gelip, yukarıda alıntılanan türden "espri" yaptıklarında, değil "oyunculuk çalışmaları" için olanak vermeyi, tiyatromun kapısını bile açmıyorum...
Ne var ki; hem kendi adına (Nurhan Tekerek), hem kuruluşu adına (OYÇED) ve hem de kurumu adına (Uludağ Üniversitesi) bu tür "espri" anlayışına geçit veren "yetkin kişi" olan bir akademisyenin, çürüyen tiyatromuza ayna tutması sayesinde, somut tiyatral gerçekleri daha yakından algılayabiliyoruz!..
Konusu "Tiyatro ve Dil" olan bir konferans verecek denli cesur bir akademisyen olan Doç. Dr. Nurhan Tekerek, tiyatronun ve dilin ayaklar altında kalması için büyük bir "savaşım" veriyor!..
Karagöz ve Ortaoyunu'na da gönderme yapan Tekerek, "Çığ" adlı rezilliği övmek zorunda kalan bir insan olarak, tiyatro sanatının gittikçe batması, irtifa kaybetmesi için elinden geleni yapıyor!..
"Analitik, Tarihsel-Kronolojik ve Türler Açısından" gibi anlaşılması ve ulaşılması zor söz öbekleriyle yanılsama oluşturan Nurhan Tekerek; tam da, burjuvazinin akademik diliyle, sanatın önüne set çekip, barikat kuran, halk karşıtı militanlar gibi konuşuyor...
Muharrem ayından yeni çıktığımız için, bu sürecin etkisinde kalan Tekerek, tam bir eklektik ve kolaj diliyle kurduğu "sanatsal evrenini" okurlar ve dinleyicilere de "ışınladığından", çürüyen tiyatro hakkında son derecede önemli ipuçları veriyor ve "aşure" yemiş gibi bir duyguya kapılmamıza neden oluyor!..
Gölge Tiyatro sitesinde (www.tiyatroevi.com) bulunan yazıdan, bir alıntı yapalım:
"...dilin yozlaşması, toplumun ya da sistemin yozlaşmasıyla diyalektik bir ilişki içindedir..."
Sola göz kırpan yada sol gözünü kırpan bir mantıkla yazıya iliştirilmiş olan "son alıntı", ister istemez, bir başka alıntıyı zorunlu kılıyor:
Yukarıdaki alıntıyı şu hale dönüştürebiliriz:
"...toplumun yada sistemin yozlaşması, dilin yozlaşmasıyla diyalektik ilişki içindedir..."
Devrimcilere, sosyalistlere... ait olan "diyalektik" sözcüğünü ulu orta kullanmak, Nurhan Tekerek'e hiç de yakışmıyor!..