11 Mart 2007 Pazar

MUM'dan bir yaprak: Bulunmaz Tiyatro

Yazdığı yazıyla, bir yerde tiyatromuzun "isim babası" olan Yalçın Pekşen'in (önce Güneş gazetesinde ve ardından MUM dergisinde yayımlanan) bir yazısını buraya aktaralım:


ŞENLİK

Yalçın Pekşen

Bulunmaz Tiyatro (5 Ocak 1989)

SAĞ'lıklı demokrasi yolunda SAĞ'lam adımlarla ilerlerken bulduğumuz yöntemin adı "Hap yap para kap..." Hilmi Bulunmaz adlı bir genç, şimdi bunun tersini yapıyor. İşini gücünü bırakmış, tiyatro aşkına ayda 4 milyon lira zarara giriyor...


Oldum olası vatanımızı çok severiz ve sağarız. (pardon..) sayarız. Dünyanın en SAĞ'lıklı demokrasisinin temellerini SAĞ'lamlaştırmaya çalıştığımız ülkemizde SAĞ'görülü insanlarımızın sloganı şudur: "Vatan SAĞ olsun.."

SAĞ'lıklı demokrasi yolunda SAĞ'lam adımlarla ilerlemek için bulduğumuz yöntem de aşağı yukarı şöyle: "Hap yap, para kap."

İşte bu ortamda Hilmi Bulunmaz gibi biri gerçekten bulunmaz. Asıl mesleği kuyumculuk. Aylık kazancı maşallah SAĞ'lam.. Kendi ifadesiyle "Vergisiz, mergisiz ayda 3 milyon.."

Ama o SAĞ'lam işini bırakmış, kafasını tiyatroya takmış.. Çemberlitaş'taki Basın Müzesi'nin tiyatro bölümünde "parasız, marasız" öğretmenlik yapıyor. Bu işten aylık zararı "SAĞ'lam 4 milyon." 3 milyonu kazanamadığı para 1 milyonu da bu işi yürütmek için cepten harcadığı.

12 Eylül 1980 sonrası vatandaşa SAĞ gösterilip SAĞ vurulması ve ortalığı SAĞ'görülü insanların kaplaması üzerine Hilmi Bulunmaz hafifçe "fıttırmış.." "Ben tiyatro yapacağım" demiş. Henüz akıl SAĞ'lıklarını korumakta olan arkadaşları kendisine akıl vermişler. "Hilmi demişler, bırak bu ayakları.. Tiyatroyla karın doyurulmaz.. Bak gül gibi mesleğin var.. Sana mı kaldı bu işler.. Hap yap, para kap oğlum."

Dedik ya, Hilmi Bulunmaz hafifçe "fıttırık" durum vaziyetlerinde.. Bu SAĞ'lam görüşlere kulak asmamış.. O tiyatro senin, bu tiyatro benim dolaşmaya başlamış.. İşleri iyice öğrendiğine inandıktan sonra da öğretmenliğe soyunmuş.

Şimdi Basın Müzesi'nde gençleri yetiştiriyor. Neden Basın Müzesi? Başka yer yok da onun için.. Yani sorun densizlik değil, yersizlik.

30 öğrencisi var şimdilik.. Cumhuriyet gazetesine verdiği bir ilanla bulmuş hepsini.. Neredeyse "döve döve" çalıştırıyor. Her hafta bir oyun (30 dakikalık) sahneye koyduruyor. Son oyunları Gogol'un "Tiyatrodan Çıkış"ını izlemek üzere beni de tiyatrosuna çağırmak inceliğini gösterdi.

Asıl meslekleri doktorluk, kimyagerlik, kabzımallık, hemşirelik, vs. olan, aralarında üniversite öğrencileri bile bulunan 30 kişilik oyuncu kadrosu Hilmi Bulunmaz'ın "atölye" adını verdiği boş bir salonda tiyatro yiyip, tiyatro içiyorlar.

Atölye lafın gelişi.. Dört duvar ve kenarlara dizilmiş 8-10 minder... Hepsi bu..

"Tiyatroya aşkından mı?" diyorum..

Hilmi Bulunmaz bulabildiği koşulları bir gerekçeye bağlamakta ustalaşmış: "Hayır, diyor, dışardaki yaşama seçenek olsun istedik.. Dışarda insanları sandalyelere oturtuyorlar.. Biz bu alışkanlığı kıralım, insanların ayakları yere bassın istedik.."

Atölyede dışardaki alışkanlıkların hemen hemen hepsi kırılmış durumda. Hilmi Bulunmaz öğrencilerine dersten önce bir saat kadar beden çalışması yaptırıyor... Fakat bu bildiğimiz çalışmalara benzemiyor.. Daha çok bildiğimiz yastık kavgasına benziyor. Öğrenciler salondaki minderlerle sıkı bir yastık kavgasına girişiyorlar.. Bol bol enerji tüketirken, aynı zamanda bol bol kırpıntı üretiyorlar. Bu kırpıntılar çöpe atılmıyor. Salonun ortasında düştükleri yerde kalıyorlar. Bunlarla daha sonra "doğaçlama" tiyatro çalışması yapılıyor çünkü...

Örneğin bir çalışma sırasında ortada bulunan bir konyak şişesi kırılmış. Öyle ortada bırakılmış. Bir gün bir öğrencinin işine yarar diye.. Fakat şimdiye kadar birkaç öğrencinin ayağının kesilmesinden başka bir işe yaramamış. Çünkü Hilmi Bulunmaz ve öğrencileri salonda çorapla dolaşmak alışkanlığındalar.

Doğaçlama tiyatro'dan maksat şu; Hilmi Bulunmaz bir çerçeve çiziyor. Öğrenciler çerçevenin içini kendileri dolduruyorlar. Konuyu biraz daha somutlaştırmak gerekirse... Örneğin 4 ay sonra doğaçlama tiyatronun ilk örneği verilecek. Konu: Lumumba.. Afrika'da işkence ile öldürülmüş kara derili bir halk lideri. Hilmi Bulunmaz konuyu öğrencilerine veriyor. Öğrenciler bir sürü bilgiyi toplayarak, ellerine geçirdikleri her türlü malzemeyle tiyatro oyununu oluşturuyorlar.. Allah kısmet ederse 4 ay sonra sahneye koyacaklar.

"Bu eğitimi alan öğrenci dışarda ne yapar?" diyorum.

"Diğer oyuncuların yaptığını.." diyor Hilmi Bulunmaz. "İşsiz oturacaklar yani.."

Bu bilgileri aldıktan sonra sahneye konulan Gogol'un "Tiyatrodan Çıkış" adlı oyununu izledik. Çarlık Rusya'sında geçen oyunda oyuncular Pınar süt içiyor ve Panda yiyorlar.. Bunlar hiç önemli değil Bulunmaz Tiyatro'da çünkü sahne yok, kulis yok, perde yok. Sadece oyuncular ve bu kadar olumsuz koşula karşın içlerinde bir türlü söndüremedikleri tiyatro aşkı var.

Ben tümü amatör olan oyuncuların sunduğu oyunu, biraz da hoşgörüyle bakarak, büyük bir zevkle seyrettim. Meraklılarına öneririm.. "Hap yapıp, para kapmaktan" fırsat kaldığı sıralarda "amatörce" yapılmış bir iş görmek istiyorsanız, Basın Müzesi'nde her Pazartesi günü saat 16.00'da sahneye konulan oyuna gidin.. 30 öğrencinin parasız sundukları 1 haftalık emeklerinin ürününü seyredin..

Bravo Hilmi Bulunmaz.. Ne yazık ki, artık sizin gibiler bulunmuyor.