Bugün (8 Mart 2007) Coşkun Büktel, www.coskunbuktel.com adlı sitesinde de yayımladığı gerekçelerle OYUN'dan desteğini çekti:
BÖYLE BİR "OYUN"DA YOKUM
Coşkun Büktel
“Oyun” dergisinin çıktığını duyuran yazımda, dergiyi çıkaran Hilmi Bulunmaz için, "hakikati görmezden gelmediği, okurların bilme hakkına saygılı olduğu ve teknik mükemmellik için gerekli emeği esirgemediği sürece, kendisine her türlü desteği vereceğimizi kamuoyu önünde taahhüt ediyoruz.” demiştim.
Ama Bulunmaz, derginin daha ilk sayısında, (saydığım ilk iki kritere ne denli saygılı davranmış olursa olsun) üçüncü kriteri (derginin teknik mükemmelliğini) gerçekleştirmek için gerekli özeni ve emeği (tüm uyarılarıma rağmen) ortaya koymadı/koyamadı. Sonuçta, dergiyi de, internetteki Bulunmaz imzalı yazılar gibi, alelacele, yalapşap, derme-çatma biçimde yayınladı.
Dergiyi elime alıp şöyle bir baktığımda, korktuğum şeyin başıma geldiğini derhal anlamıştım. Derginin yalnızca ön kapağı, yüzüne bakılabilir nitelikteydi. (Hatta şıktı.) Ama derginin içi, çoğu kötü yerleştirilmiş ve çoğu kalitesiz/alakasız fotoğraflarla, berbat mizanpajlarla, liselilerin çıkardığı mezuniyet yıllıkları kadar sakil ve acemi bir görünüm sunuyordu. Mizanpaj hataları diğer yazılarda fazla sorun yaratmasa da, benim “Çığ” yazımda, okumayı oldukça zorlaştırıyordu. Söz konusu yazım, internetteki sitemden kopya edilip düz metin halinde sayfalara yerleştirildiği ve uyarlama için gereken emek esirgendiği için, yaptığım bir sürü alıntının (kaynak belirttiğim satırlara varılıncaya dek) alıntı olduğu anlaşılmıyor, alıntı olduğu anlaşıldığında ise, alıntının nerede başladığı belli olmuyordu. Sonuçta, nerede, kimin, ne dediği karmakarışık hale geliyor ; okurların yazımı anlamaları için, tarihten önceki tabletler üzerinde çalışan Sümerologlar misali, ciddi bir dikkat ve mesai harcaması gerekiyordu.
Bütün bunlara rağmen, sonunda hayal ettiği derginin ilk sayısını çıkarmış olmanın mutluluğunu yaşayan Bulunmaz’ın moralini çok fazla bozmak istemedim ve eleştirmekle yetindim. Ama akşam eve gelip de dergiyi yakından incelediğimde, yazımdaki son paragrafın tümüyle yok olduğunu, sondan önceki paragrafın da dört satırının eksilmiş olduğunu ve yazımın, bir cümlenin ortasında kesilerek, nokta ya da virgül konmadan sona erdiğini, fark ettim. Bu durum, bardağı taşıran son damla oldu. Bu kadar sorumsuzluk ve beceriksizlik içinde yer alamayacağıma karar verdim.
Bu durumda, Hilmi Bulunmaz’a, daha birkaç gün önce, kamuoyu önünde (şartlı olarak) verdiğim destek taahhüdünü, şartları yeterli bulmadığım için, geri almak ve bu kararımı (yine kamuoyu önünde) açıklamak zorundayım.
Türk tiyatrosunda Coşkun Büktel’e (bir başka deyişle “hakikate”) “açık” destek vermeye cesaret edebilen tek tiyatro insanının; böylesine özensiz bir karaktere sahip olması, (kılı kırk yaran Coşkun Büktel’in tersine) derme çatma işleri alışkanlık haline getirmiş olması; büyük bir talihsizlik.
Okurlar, “Oyun” dergisinde artık benim yazılarımı okuyamayacaklar. Ama Hilmi Bulunmaz, ileride, benim onaylayacağım mükemmellikte bir sayı çıkarabilirse ve benim katkımı o zaman da hâlâ talep ediyor olursa, “Oyun” dergisinin sayfalarında okurlarla buluşmayı, hiç kuşkusuz, ben de tercih ederim.
Coşkun Büktel / 8 Mart 2007
Dergimize, başından bu yana omuz veren Coşkun Büktel, yaptığımız yayın hataları nedeniyle aramızdan ayrıldı…
Öncelikle şimdiye dek verdiği destek için kendisine teşekkür ederiz…
OYUN yayımlanmaya başlamadan, çok kısa zaman önce http://www.coskunbuktel.com/ adlı sitesinde bizleri onurlandıran/uyaran Büktel’in yazısını buraya aktaralım:
“ ‘Oyun’ dergisi çıkıyor!
Hilmi Bulunmaz’dan öğrendiğime göre, ‘Oyun’ dergisi 32 sayfa ve kuşe olarak ve 1 Lira fiyatla çıkacak. Bulunmaz, ‘Oyun’ dergisinin nasıl bir dergi olacağı hakkında ayrıntılı ve iddialı bir yazı yazmış:
Yazısında, ‘reklam pastasına göz dikmeyip, ‘bir hırka bir çorba’ anlayışıyla hareket edeceğinden, kimsenin çanağını yalayan köpek durumuna düşmeyecek’ diyerek, dergisi hakkında büyük konuşup kendini bağlamaktan çekinmeyen Bulunmaz’a başarılar diliyor; ‘hakikati’ görmezden gelmediği, okurların bilme hakkına saygılı olduğu ve teknik mükemmellik için gerekli emeği esirgemediği sürece, kendisine her türlü desteği vereceğimizi kamuoyu önünde taahhüt ediyoruz.”
Dergi çıkarmaya karar verdiğimiz günden bu yana, bize destek veren ve bir yandan da sürekli olarak, derginin “mükemmel” olması anlamında uyarıda bulunan Coşkun Büktel, endişelerinde haklı çıktı…
Yazdığı her harfe, heceye, sözcüğe, tümceye “ömrünü yatıran” Coşkun Büktel’in yazısının belli bir bölümünü, “teknik mükemmellik için gerekli emeği esirge”diğimizden, sayfalarımızdan “düşürmüşüz”…
Ayrıca Büktel'in yazısını “düz metin” olarak yayımladığımızdan, yazıdaki alıntıların kime ait olduğunu belirtemediğimiz; kimin, neyi, nasıl söylediğini aktaramadığımız için, bir kez daha özür diler, gelecekte oluşturmaya kararlı olduğumuz “teknik mükemmellik için” gerekli emeği esirgemeyeceğimizi belirtiriz…
Şimdi de, Coşkun Büktel’in dergimizde yayımlanan; “ ‘Çığ’ aslında nedir, neyi sarsıyor?” adlı yazısının sonunda “düşürdüğümüz” bölümü buraya alalım:
“… sıralayarak görünüşü kurtarmaya çalışıyorlar: Tiyatro insanları eğitir, kentli olmasını, medenileşmesini, hayata daha geniş bir pencereden bakmasını, insanı ve hayatı anlamak konusunda daha donanımlı, kültürlü ve bilinçli olmasını, İsrail'in bombaladığı Filistinli çocukların yanında yer almasını, Cumhuriyet değerlerini koruma ve kollamasını... cart curt!
Sizin gibiler tarafından yapılan tiyatronun, (bırakın seyirciye, Cumhuriyet'e, Filistinli çocuklara filan yararlı olmasını) size, yani 'kendinize' bile bir hayrı olmamış. Sizin bunca yıl yaptığınız tiyatronun, ne denli zekâdan ve ahlaktan uzak bir samimiyetsizlik olduğu, bizzat sizin zekânıza, kültürünüze ve karakterinize herhangi bir yarar sağlamamış olmasıyla sabittir. Sizin devlet desteğiyle yaptığınız tiyatronun sizin bütçenizden başka hiçbir şeye yararı yok. Sizin lanse ettiğiniz o 'Çığ' denen garabetin de aslında Türkiye'nin imajından başka hiçbir şeyi sarstığı yok. O nedenle, devletin sizin gibiler tarafından yapılan tiyatroyu halkın vergileriyle desteklemesi gerektiği ve bunun bir uygarlık göstergesi olacağı ne zaman iddia edilse, uygarlığın, ormanda bir çapulcu sürüsüne rastlayan bakire bir genç kız misali, ağır bir tecavüze uğradığını hissediyorum. Devlet sizi niye destekleyecek? Siz 'Çığ'ları destekleyesiniz ve bu ülkeyi küçük düşüresiniz, diye mi? Devletin halktan aldığı vergilerle 'Çığ'ı ve 'Çığ'ı destekleyenleri desteklemesi, halkın içme suyuna kanalizasyon akıtması kadar vahim bir yanlış. Bence sizin gibiler tarafından yapılan tiyatronun desteklenmesi, sanatın desteklenmesi anlamına gelmiyor; tam tersine, halkın sömürülmesi/zehirlenmesi anlamına geliyor. Halka ihanet anlamına geliyor.”