1988 yılında oluşturduğum Basın Müzesi Tiyatro Bölümü için büyük emek harcadım. Bu emeğim gasp edildi. Hem de Gazeteciler Cemiyeti tarafından...
Ne zaman, bu konuyu açsam ve muhatap arasam, bulamıyorum... Kapalı kapılar arkasından fısıltı halinde gelen sesler: "O işin (Hilmi Bulunmaz'ın tiyatral emeğinin gasp edilmesinin) sorumlusu Basın Müzesi yönetimiydi. Biz Gazeteciler Cemiyeti bu işle uğraşmayız..." Oysa oranın (Basın Müzesi'nin) patronajı Cemiyet'e aittir...
Tam da bugün; 27 Mart tapınıcılarının peygamber aradığı, "AKM yıkılıyo" diye ilendiği ve "AKM değil, AKP yıkılacak" diye haykırdığı gün, timsah gözyaşlarının aldatıcı etkisinden kurtulan insanlara, bir kez daha anımsatıyorum: Tiyatral hakkım gasp edildi... Bunun kavgasını ölünceye dek vereceğim... Hem de kanıksanmış ve dört duvarla sınırlandırılmış sanal mahkemelerde değil... Her vicdanın bir mahkeme olduğunu kavrayan yüreğimle!...
Kanımla, canımla, terimle, yüreğimle... oluşturduğum Basın Müzesi Tiyatro Salonu; 105 kişilik koltuk kapasiteli ve tam donanımlı haliyle çürüyor, küfleniyor ve intihar ediyor... Tıpkı Türkiye Tiyatrosu gibi!...
Çürüyen, küflenen ve intihar eden tiyatroya bildiri üstüne bildiri yayımlayarak "müdahale eden" 27 Mart tapınıcıları, ne Basın Müzesi ne de benzerlerini görüyor... Devlet Tiyatroları memurlarının ruhunun ırzına geçtiği ve "tecavüzü engelleyemediği için zevk almaya çalışan" AKM için tütsü yakıyorlar... Kabelerinin yıkılmaması ve televizyon dizilerinden edindikleri küçük servetlerle; kapitalizme tapıcılıklarını laiklik suyuyla vaftiz eden tapınıcılar, AKP'nin yıkılacağını iddia ediyorlar... Doğru, AKP yıkılacak!... Ancak, bu işi emekçiler yapacak... Seslendirmeciler ve televizyon dizicileri değil...
Evet; hem AKM ve hem de AKP yıkılacak... Burjuvazinin iç çelişkisini, emekçilerin sorunuymuş gibi gündeme getirenler, vicdanlarda bağdaş kurmuş mahkemelerin soylu yargıçları tarafından yargılanacak ve mahkum edilecekler...