Biz, şimdiye dek "kutlanan" 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nü tanımıyoruz... Zaman zaman "sıcak" baksak da, içimize sindiremediğimiz bu güne karşıyız... Karşı olmamızı temellendirmeye çalışıyor, gerekçeler sunuyoruz...
En büyük gerekçe olarak da dünya görüşümüze uygun bulmadığımız bu "dinsel" günü, kutlamak zorunda olmadığımızı dile getiriyoruz...
Bu karşı koyuşumuzu dile getirirken, "dışımızdakiler" ile aramızdaki ayrımları açıklamaya çalışıyoruz...
Örnekse, Ferhan Şensoy'un kaleme aldığı ve uzun zaman hiç kimsenin sahiplenmediği, ardından yaptığımız yayınlar sonucunda, "herkes" tarafından sahiplenilen bildiri ve bunun uzantısı olan mantığa karşı tavır geliştiriyoruz...
Bir polemik oluşturma düşüncesinde olmasak da, işin doğası gereği, kendiliğinden, polemiğe doğru uzanan bir süreç başlıyor...
Bizim dışımızda, hiç kimse (normal yada karşı bildiriden yana olsalar da) polemikle ilgili bir çaba içerisinde olmuyor. Varsa yoksa hamasi laflar...
Tiyatroyu bir Tanrı, icra edenleri birer peygamber ve salonları tapınak olarak gören gerici düşünüş tarafından tütsülenen bildirilerin hiçbirine katılma isteği içerisinde değiliz...
Bizim yaptığımız savaşım sonucu, "piyasa" canlandı... Ne var ki, her zaman yaptıkları gibi, adımızı anmıyorlar... Adımızı andıklarında ağızlarına kırmızı biber sürüleceğini sanıyorlar...
Örnekse, bugün yazdığımız yazılar sonrasında, http://www.tiyatronline.com, Ahmet Önel imzasıyla, "kamuoyu" denen tanımlanması zor kavrama yada havaya; saygılar sunan bir anti-polemik yayımlandı. Ne var ki, tarafların adları belirtilmeden!..
Önce yazının başlığını belirtelim:
"Tiyatro Günü ve Bildiri Polemiği Üzerine Bir Not..."
Başlıkta "tiyatro" sözcüğü bulunduğuna göre ilgi alanımıza giriyor...
Başlıkta "polemik" sözcüğü bulunduğuna göre ilgi alanımıza giriyor...
Doğal olarak ilgilendik ve birkaç kez okuduk...
İlk tümceyi alalım:
"Dünya Tiyatrolar Günü'nde, tiyatro severlerin ve tiyatro sanatçılarının yine bu sanatın gücünde ve ışığında buluşmaları kaçınılmaz."
Tam bir din adamı edasıyla döktürülmüş bir tümce!.. Bu sanat, gücünü nereden alıyor?.. Bu sanatın ışığının aydınlatma gücü ne?.. Somut şeyler yok!.. Tamamıyla hamaset!.. AKP'nin ampulü bile daha somut ve anlaşılır!..
Örnekse biz, tiyatro sanatımızın gücünü işçi sınıfından aldığını savlıyoruz... Tiyatro sanatının ışığının ivme kazandırması için; bilimsel sosyalizm ideolojisine sahip olunması gerektiğini ortaya atıyoruz...
"Bu yıl, geçtiğimiz yıla kadar gerçekleştirilen örgütlü çalışmaların da ötesinde, özellikle amatör tiyatroların ortaya bir alternatif koyma çabalarını anlamak mümkün; sanatın doğası gereğidir bu."
Bu denli yuvarlak bir tümce yanında, "yuvarlak" sözcüğünün içerdiği kavram bile "köşeli" kalır!..
Hiçbir anlam içermiyor!.. Yazmak için yazılmış sözler!.. Hiçbir yenilik katmıyor hayata ve sanata!..
"Ne olur anlayın canım, amatörleri!.." anlamından başka bir anlam taşımıyor!.. Biz de anlamak zorunda hissetmiyoruz kendimizi!..
"Ne ki, tiyatronun işlevselliğini günün gerçekleriyle buluşturmayı esas alan ulusal ya da uluslar arası bildirileri yok saymayı amaçlayan bir anlayışa kulak kabartmak çok zor."
Neyse ki, "çok zor" diyor da, "olanaksız" demiyor!.. Biz, her alanda ve anlamda "çok zor" olanı seviyoruz... Hatta, "gerçekçi ol, olanaksızı iste!" diye haykıran insanların düşlerinin ardından koşuyoruz!..
"Devlet kurumlarını, eğitim kuruluşlarını, kısacası kamuoyunu tiyatronun önemi konusunda duyarlı olmaya davet eden bu çalışmalara karşı en azından söylemde gösterilen tepki biçimini, geçtiğimiz yılın 'çocuk ve gençlik günü bildirisi'ni hazırlayan bir sanatçı olarak yadırgıyorum."
Biz de senin bu yadırgamanı yadırgıyoruz!.. Devlet kurumları, sosyalist bir evren oluşturmak isteyen tiyatrolara; mühür, baskı, baskın, gözaltı, işkence olarak yağıyor!.. Eğitim kuruluşları, emeğin iktidarına giden yolda, yanılsama oluşturarak barikat kuruyor!.. "Kamuoyu"?!! Anlamakta zorlandığımız bir kavram olduğundan yorum yapma gücüne erişemiyoruz!..
Bu arada, salt söylemde değil, her anlamda eylemde de tepki gösteriyoruz... Örnekse "Devlet Sadakası" için etek öpmüyoruz!..
Sizin "çocuk ve gençlik günü bildirisi" sunan biri olmanız; nasıl ki bizi ve bizim gibi insanları yadırgamanıza neden oluyorsa, bizim de; sizin gibi tiyatroya dinsel don biçen insanları yadırgama hakkına sahip olduğumuz, kendiliğinden ortaya çıkıyor!..
"Çabuk bıkıyor ve sorunlara acil çözüm arıyoruz!"
Allah çarpsın ki bu söz, hiçbir kıymet-i harbiye içermiyor!..
"Buna sanatın sorunları da dahil; ne ki, sanatın işlevinin bizatihi buna hizmetle yükümlü olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekiyor."
Bana sanatın işlevinin ne olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!..
"Sağduyuya, düşüncenin hikmetine ve sözün gücüne belki de eskisinden daha fazla gereksinim duyuyoruz."
Biz duymuyoruz!.. Tamamıyla idealist sözler!.. Kimsenin karnını doyurmaz!..
"Bu nedenle de hazırlanan bildirileri gereksiz, yanı sıra işlevsiz gören bir yaklaşımı anlamakta zorlanıyorum."
Bizce, sen hayatı da anlamakta zorlanıyorsun!..
Evet, bir kez daha yineliyoruz; hazırlanan değil, hazır ve kodlanmış sözcüklerle çiziktirilen tüm bildirileri gereksiz, yanı sıra işlevsiz ve çöplük besleyen ögeler olarak görüyoruz!..
"Dahası, bu reddiyeyi dile getiren 'karşı bildiriler' de eninde sonunda düşüncenin bizzat kendisinden güç almıyorlar mı"
Gücünü nereden alırsa alsın, emeğin iktidarına giden yolu tıkayan barikat olarak gördüğümüzden, katılmak zorunda hissetmiyoruz kendimizi ve ısrarla karşı çıkıyoruz!..
"Sanat, öncelikle de iki bin yıllır insanlık mirasını yüklenen tiyatro sanatı hala akıl, öngörüler ve yeni önerilerle yol alabilir."
Bir kez sanatı "iki bin yıl" ile sınırlamak, hiç kimsenin hakkı olamaz. İlk insanlığın oluşumundan bu yana sanat vardı/var/var olacak!..
Tiyatro sanatını çürüten, küflendiren burjuva tiyatrocularının düşüncelerinin aksine, sonsuzluğa dek var olacak!..
İdealist ve tiyatroya dinsel don biçen insanların sandığı gibi; "akıl, öngörü, öneri"nin ötesinde işlevi olacak tiyatro sanatının. Somut ve materyalist işlev!..
"Tüm dünya bir sahneyse şayet, yine bu sahneye taşıyacaklarımızın her şeyden önce insana yakışır bir 'değerbilirlikle' donanması gerekiyor."
Evet, televizyonlarının karşısına geçip, pop corn (patlamış mısır) yiyen, bir yandan "Yaralı Yürek"in salgıladığı pisliklerle düşünce evreninden kaçan ve diğer yandan Amerika'nın Iraklı insanları kurşuna dizdiği görüntülerle "renklenen" haberleri göz ucuyla izleyip, sanal tiyatro evreninde sahtekarlık yapan yayıncıların eteğine yapışan insanların, dünyayı bir sahne olarak görmesi olası!..
Bir kez daha yineliyoruz; bizim için tiyatro kutlaması, emeğin bayramıyla birlikte var...
Yaşasın Bir Mayıs Uluslararası İşçi ve Tiyatro Bayramı!..
Gündüz mitinge, akşam tiyatroya!..
Gündüz eyleme, akşam eğlenmeye!..
Bütün dünyanın işçileri ve tiyatrocuları birleşin!..